17 Şubat 2007 tarihinde Sinop NKP Yürütmesi tarafından basın açıklaması yapılmıştır.
BASINA VE KAMUOYUNA
Son günlerde Zehirlenmeye niyetli bir vekilimizin de katkıları ile ilimizde kurulması planlanan nükleer santral yeniden güncelleşti.20 yıl önce meydana gelen ve hala büyük etkileri devam eden Çernobil Faciasını görmezlikten gelen, son senelerde her gün anasını, babasını, kardeşini, karısını, çocuklarını veya bir yakınını Çernobilin neden olduğu hiç Değilse artmasına neden olduğu kansere kurban veren Sinop‘lu hemşehrilerimizin acılarıyla alay edercesine meclis enerji komisyonunda ve mahalli basında “Dünya zehirleniyormuş biraz da Sinop‘lular zehirlensin” diyebilen bir sayın vekile kızmak değil ancak acımak gerektiğine inanıyoruz. Daha bir yıl önce kendisini mecliste ziyarete giden arkadaşlarımıza Sinop‘ta nükleer santral kurmak ihanettir diyen bir kimsenin sözlerini fazla ciddiye almak mümkün değildir. Sinop Halkının da kendisini ciddiye almayacağını biliyor acılarıyla alay eden bu vekile çok yakında gereken dersi vereceğine inanıyoruz.
Halkın gözünün içine bakarak,dünyanın yaşamış olduğu nükleer maceranın sonuçlarını çarpıtanlara bıkmadan usanmadan cevap vermeyi dün görev biliyorduk,bugün de görevimiz, yarında görevimiz olacak.Çünkü biz yaşadığımız kentin sakini değil sahipleriyiz.Yaşam alanlarımızı daraltmaya,kirletmeye, gelecek kuşaklara lanetlenmiş topraklar bırakmaya karar almaya çalışanlara dün olduğu gibi, bugünde, yarında karşıtlığımızı sürdüreceğiz.
30 bin insanın çalıştığı ve milyarlarca dolar harcanarak gerçekleştirilen ünlü “Manhattan Projesi” ile 1944 yılında yapılan ilk atom bombası Nevada çöllerinde denendi.Ardından hepinizin bildiği bir insanlık suçu olan 1945 Yılında Hiroşima ve Nagasaki ile yoluna devam eden nükleer macera 60‘yıllara gelindiğinde “Barış için atom” başlığı altında fosil yakıtlı (petrol,kömür v.b.) enerjilerin alternatifi olarak Dünya gündemine girdi.ABD, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Çin Nükleer reaktörlere sahip olmalarından dolayı kendilerine Nükleer klüp adını verdiler.!960 yılında yapılan değerlendirmelerle Dünyada kısa vadede 4500 Nükleer santral kurarak Dünyanın enerji ihtiyacını karşılama gibi bir projeksiyonla yola çıktılar.Bu arada işlenmiş uranyumdan elde edilen plütonyumla da atom bombası imalatına devam ettiler.Sadece şunu bilelim ve dehşetin boyutunu algılayalım.Bu gün Dünya üzerindeki atom bombalarının gücü yaşayan her canlı başına düşecek 4 ton TNT kalıbı etkisindedir, bir başka deyişle dünyayı kırk sefer imha edecek bir güçtür.
60‘lı yıllarda 4500 adet kurmayı planlayan “Nükleer Klüp” nükleer santrallerin yapımını durdurmuş ve neden bu maceradan vazgeçmiştir ?
Bunu şu açıklama ile sürdürelim “10 milyar dolarlık bir yatırım bir anda,100 milyar dolarlık çevre temizleme projesine dönüşebilir.Bunu biz değil eski ABD Nükleer düzenleme komisyonu (NRC) başkanı Peter Bradford söylüyor.
Reaktörler ilk yapıldıklarında doğrudur yerleşim alanlarının yakınlarına yapılmışlardır.Çok yüksek ısılarda çalışan reaktörler,Yapım, teknik donanım,insan kaynaklı vb. hatalarla sürekli sızıntı yapmış ama bu radyoaktif sızıntının insan, canlı üzerindeki etkileri hemen fark edilemediğinden yetkili etkili merciler tarafından sürekli gizlenmiştir.Çünkü radyoaktif serpinti yada sızıntı Gayger cihazı vb. Teknik aletlerle belirlenebilmektedir.Amerika‘da Three Mile Island, Ukrayna‘da Çernobil kazaları ile mızrağın çuvala sığmadığı kazalar ise belanın ne boyutta olduğunu insan oğlunun önüne koymuş, lanetlenmiş bir dünya yaratabileceğini bir kez daha gözler önüne sererken,bazılarının ise hala gözünü açmamış görünüyor.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun bir yetkilisi Sinop‘ta yapılacak santralin en son teknikle yapılacağını söylüyor. Bu kişiye göre Avrupa‘da halan mevcut santralar uranyumun ancak %50sini işleyebiliyor. Halbuki 580i kadarı işlenebilir. Biz işlenemeyen atık kısmını da işleyebiliriz diyor. Bu sözlerde yapılacak olan santralin Avrupa‘nın atıklarını işlediği yalanıyla Türkiye‘yi Avrupa‘nın nükleer çöplüğü yapmak niyetinde olduklarını göstermektedir.
Dünyanın teknoloji devi ABD‘nin çözüm bulamadığı atıklara bizim ülkemizde nasıl bir çözüm düşünülüyor acaba, okuyup üfleyerek mi halledilecek.Yada Nükleer yatırım devlerinden olan Simens yetkilisinin açıkladığı gibi Türkler zeki insanlardır şimdilik atıkları toros‘ların dibine gömsünler ilerde çözüm bulurlar diye dalga geçenlerle yan yana mı olacağız.Sahillerine dökülen yüzlerce zehirli varili bertaraf etmekte başarısız olanlar,nükleer atıkları Dranaz dağına mı gömmeyi düşünüyorlar açıklasınlar bilelim.
Nükleer santral kurulacak yerler için geçerli olan bir yığın kriterin yanında “B” planı denen bir yaklaşım daha vardır; nedeni ne olursa olsun santral kazası söz konusu olduğunda yöre halkının süratle nakledileceği bir yerleşim merkezinin de belirlenmesi gerekiyor.Var mı Sinop için böyle bir plan etkili ve yetkili olduğunu farz edenler açıklasınlar bilelim.
Nükleer santrallerin güvenlik maliyetlerinin ne olduğunu o çok konuşan ağızlar açıklasınlar da bilelim.
Herhangi bir olumsuzluğa karşı yaşamın her karesini sigortalayan sigorta şirketlerinden hangisi Sinop halkının olası bir nükleer olumsuzluğa karşı sigortalayacak, dünyada hiçbir şirketin nükleer santralleri sigortalamadığını biliyorlar mı?
Halkın gözünün içine bakarak bilgi kirlenmesine neden olanlar; sizlerle her yerde her zeminde konuşuruz, şimdi açıklayacaklarımıza ya yalan deyin, yada susun!!!
2006 yılına kadar 68‘i Avrupa‘da,23‘ü ABD‘de, 7‘si Kanada‘da ve 12‘si Japonya‘da olmak üzere 110 reaktör kalıcı olarak kapatıldı mı. Almanya ve İsveç‘te yeni nükleer santral kurulması etkin bir biçimde yasaklandı mı, Ayrıca Almanya‘daki tüm nükleer santraller aşamalı bir şekilde 2022 yılında kapatılacak mı, İsveç ise tüm nükleer santrallerini 2012 yılı itibarı ile kapatacak mı, Avusturya 1979 yılında yapımı biten tek nükleer santralini hiç açmadan kapatmadı mı, İtalya 1986 Çernobil felaketinden sonra tüm nükleer reaktörlerini kapatmadı mı, Belçika 2 Aralık 2002 tarihinde elektriğinin %50‘sini üreten tüm nükleer santrallerini kapatma kararı almadı mı, 55 reaktör yapmak üzere yola çıkan İspanya sadece 9 reaktör yaptıktan sonra 2006 yılı itibarı ile nükleer programdan vazgeçerek bir nükleer santralini kapatarak işe başlamadı mı, Danimarka daha başından beri bu beladan uzak durmadı mı ve halen de durmuyor mu, Fransa ve Japonya atıklar ve finansman sorunları nedeni ile çok yüksek düzeyde halk muhalefeti ile karşı karşıya mı değil mi, ABD 30 yıldan beri nükleer yatırım için bir çivi dahi çakmamışken bizde ki bu sevda niye!!!
AB ülkelerinden sadece Finlandiya‘da yapımı süren oda yoğun propaganda teknikleri sonucunda yapılan referandumla %52 oyla kabul edilen tek santrali örnekleyerek elde edilecek kar nedir bu sevda niye!!!
Tüm Dünya Enerjinin etkin kullanımı politikaları ile yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmişken 20 yüzyılın çöp teknolojisi olan bu projeye bizde ki sevda niye!!!
Sadece hat kaçaklarındaki yüzdelik oranı dünya ölçülerine çektiğimizde iki nükleer santralin üreteceği enerjiye eşit kazanım söz konusu iken illede nükleer santral bu sevda niye!!!
Güneşi, rüzgarı, bioması, biogazı vb. yenilenebilir enerji kaynakları kapsamında dünya cenneti olan ülkemizde dünyanın en belalı en pahalı yatırımı olan teknolojiye bu sevda niye!!!
Ortalama ömrü 40-60 yıl olan sökümü yapımından daha da pahalı bu teknoloji için dünya cenneti olan kentimizi lanetlenmiş topraklar haline getirebilecek çabaya bu sevda niye!!!
Gelecek nesillere bırakacağımız kentimizi ve ülkemizi onlardan aldığımız emanet bilinci ile sonuna kadar koruyacağımızın bilinmesi, zehirlenme talebi olanlara Çernobil gerçeğini hatırlatarak, bu kent bu ülke için düşlediğimiz hayallerimize radyasyon sızdırmayacağımızın, Hayallerimize radyasyon sızdırmaya çalışanlarla da her zeminde hesaplaşacağımızın bilinmesini istiyor saygılar sunuyoruz.
SİNOP NKP YÜRÜTMESİ