NÜKLEER SANTRAL SEVDASI..!

20 Ocak 2008 tarihli basında yer alan haberlere göre, teklifin 8-10 cent civarında olması beklenirken, Nükleer santral ihalesinde tek teklif sahibi Rus Atomstroyexport-Inter RAO-Park Teknik konsorsiyumu-nun verdiği fiyat, herkesi şok etti. Nükleer Elektrik Santral (NES) kurarak üreteceği elektriği tam 15 yıl boyunca devlete satacak olan ortaklık, ihalede 1 kWh (kilowatt-saat) elektrik için 21.16 cent fiyat talep etti. Fiyat teklifinde, 15 yıl boyunca devlete 415,5 milyar kWh elektrik satılmasının planlandığı belirtildi. Buna göre, devlet bu teklife “OLUR” deseydi, bu konsorsiyuma tam 15 yıl boyunca toplam 88 milyar dolar para ödenecekti. Her bir yıla ilişkin birim satış fiyatların ağırlıklı ortalama birim fiyatı 20.79 cent .

Bu haberle gözler devletin alım garantili sözleşmeler kapsamında elektriğin birimine ödediği diğer fiyatlara çevrilmiş ve halen en pahalı Yap-İşlet-Devret (YİD) termik santrallerinden alınan elektriğe 10 Euro cent, Yap-İşlet (Yİ) doğalgaz santrallerinden alınan elektriğe 5.4 Euro cent/kwh ödendiği görülmüştü. EÜAŞ’ın santrallerinde ürettiği elektriğin birim fiyatı ise 3 cent/kWh düzeyinde. TETAŞ’ın 2008 yılı toptan elektrik satış fiyatı da ortalama 12.82 kuruş yani 8 cent olmuştu.

Maliyeti 7- 8 milyar dolar : Türkiye’nin 40 yıldır süren nükleer enerji serüveninde açılan ihaleye 13 firmanın şartname almasına rağmen, tek teklif sahibi RAO-Park Enerji ortaklığı olmuş TAEK’in teknik yeterlilik açısından yaptığı incelemede (?) ortaklığa teknolojik yeterlilik verilmişti. Bunun üzerine karar için firmanın fiyat teklifi belirleyicilik kazanmıştı. Resmi olarak ifade edilmese de TETAŞ ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı “8-10 euro cent/kwh bandını aşmayacak” bir fiyatın “rasyonel” olacağını belirtiyordu. Ortaklık 4.800 MW kurulu güce sahip bir yatırım yapmayı taahhüt etmişti. Bu ölçekteki bir santralin yatırım maliyetinin 7-8 milyar $ civarında olacağı belirtiliyor.

1 kWh Elektriğin Satış Fiyatları :


SANTRAL Euro Cent/kWh


Nükleer Atomstroyexport teklifi 21,16 *
YİD – Termik 10
İşletme Hakkı Devri – Termik 10
İşletme Hakkı Devri – Hidrolik 8
İmtiyazlı Şirketler – Hidrolik 8
Özel – Termik 8
Mobil – Termik 7,5
Termik – Bağlı ortaklıklar 6,5
Özel – Hidrolik 6
Yİ – Doğalgaz 5,4
EÜAŞ-Termik (Kömür, Petrol, Gaz) 3

(*) 19.01.2009 Pazartesi günü ihalede teklif edilen fiyat.

Korkunç Rakamlar : Nükleer Santralarda üretilen elektrik enerjisinin kWh maliyeti, Uluslar arası piyasalarda 2,3 – 4,8 cent arasında. Nükleer Santrallara bir çok nedenle karşı olmakla birlikte bir an için bu nedenleri göz ardı ederek şunu söylemek gerekiyor. Türkiye’nin 8-10 milyar dolarlık yatırımı kamu eli ile kendisinin yapması ve bu fiyatlarla elektrik üretip, işletme giderlerine karşılık 1-2 cent kar koyarak vatandaşa sunması olanaklı. İstediğinde ona buna kaynak aktaran iktidarın “kaynak yok, firma yatırımı yapsın, elektrik almayı taahhüt ediyorum” demesini anlamak ve üretilecek elektriği maliyetinin 5-6 katına satın almayı göze almasını anlayabilmek mümkün değil. (Bu dünyanın en pahalı elektriğinin çok açık farkla Akkuyu NES’ten üretilecek elektrik olacağı anlamına gelir.)

Enerjide dışa bağımlılık oranı % 74,4 yerli enerji üretimi ise sadece % 25,6 olan Ülkemizde tamda yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim başlamış ve devletin Resmi organlarının raporlarında bile “nükleer enerji en pahalı yatırım” olarak tanımlanırken, uluslararası lobilerin baskısı ile dışa bağımlı nükleer santral yatırımlarına yol açılmak isteniyor. Oysa nükleer santrallerin yatırım maliyetleri, alternatif enerji kaynaklarına göre çok daha yüksek.

Dağıtım Şebekesindeki kayıp-kayıtsız toplamının şebekenin iyileştirilmesi ve diğer önlemlerle %10 oranında düşürülmesi mümkündür ve bu durumda elde edilecek enerji 3300 MW gücündeki bir santrala eşdeğerdir

Hemen bugün başlansa bile en iyimser olasılıkla en erken 2017 yılından sonra devreye girebilecek nükleer santrallar, santralları, bu günlerin (hadi yılların diyelim) bıçak sırtındaki elektrik arz sorununa çözüm olacağını iddia iddia etmek, en somurtkan insanların bile güleceği bir iddiadır. Nükleer Santrallar aç gözlü, “Nükleer Lobiler”in baskılamaları ve bu işten beklentileri olanların işgüzarlıkları sonucu hep gündemde

olagelmiştir.

Bunun anlamı şudur; Bu santralleri satacak olan şirketler, onların yerli temsilcileri ve yapım aşamasında taşeronluk yapacak olan müteahhitlerin mesut-mutlu edilmesi ve kamu kaynaklarının bu çevrelere aktarılmasıdır.

Uzman Meslek örgütleri, akademisyenler ve konu uzmanlarının görüşleri alınmadan, kamuoyunda iyice tartışılmadan ve içselleştirilmeden hızla TBMM’den geçirilerek ihale süreci başlatılan nükleer santrallerle ilgili çok ciddi sıkıntılar – problemler – riskler vardır. Yasa’nın gerektirdiği usul ve denetim mekanizmalarına göre yapılması gereken bir ihale, “Yasaya karşı hile” diyebileceğimiz bir yöntemle, sözüm ona “yarışma” adı altında, kaptı-kaçtıya / oldu-bittiye getirilmektedir.

Yasa, Yönetmelik ve Yarışma Şartnamesini sırayla ele aldığımızda, hiç düzenlenmeyen konuların yanında, düzenleme getirilen konuların da açıkta olduğu görülüyor. Yasa hemen her konuyu Yönetmeliğe, Yönetmelik ise ya şartnameye bırakıyor ya da şirketlere. Şartname ise Yasa’da ve Yönetmelikte yer alanların dışında bir kural koymuyor.

Nükleer güç santralleri kurulmasıyla ilgili mevzuatın en önemli sorunlarından biri, santrallerin hem kuruluş aşamasında hem de işletilmesi sırasında herhangi bir kamusal denetimin öngörülmemiş olmasıdır. Bu mevzuatla, Türkiye’nin ilk nükleer santralının kurulacağı düşünüldüğünde, TAEK’e ilişkin hukuksal düzenlemeler de son derece yetersiz kalmaktadır.

Dünyadaki tüm nükleer santraller, ilgili ülkelerin kamu kurumları eliyle işletilmektedir. Özel sektör eliyle yapılarak işletilecek ilk NES Türkiye’de olacak..! Nükleer santrale sahip ülkelerde kamu kurumları tarafından yapılan ya da işletilen nükleer santraller için ciltler dolusu kurallar, lisanslama ölçütleri, işletici kurumdan bağımsız denetim mekanizmaları, bir nükleer kaza halinde yapılacaklara ilişkin düzenlemeler, halkın nükleer ve radyasyona karşı eğitilerek bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi gibi pek çok konuda sıkı ve oldukça maliyetli önlemler geliştiriliyor. Nükleer santrali kuracak, işletecek, denetleyecek, lisanslayacak, kısaca bu alanda görev yapacak tüm kurum, kuruluş ve şirketlerin sorumlulukları ve uymaları gereken kuralların bir yasa düzeyinde ayrıntılı şekilde tanımlanması, kamu düzeni açısından vazgeçilmez bir zorunluluk. Tümüyle şirketlerin belirleyici olduğu koşullarda hiçbir kamusal denetim mekanizması getirilmemiş olması ciddi ve anlaşılamaz bir aymazlıktır.

Diğer yandan, nükleer santralin bir özel şirket tarafından yapılması ve işletilmesi, uluslararası düzeyde ve ülke yurttaşları açısından, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır. Nükleer santral konusu ulusal bir planlama gerektirdiğinden, böyle bir santralin maliyeti, bir şirketin yapım ve işletme maliyetleri ile de ölçülemez. Nükleer santral kurmakta kararlı olan İktidar, hemen her konuda olduğu gibi, bu konuda da toplumsal tepkileri yok sayıyor ve gerçekten bir nükleer felakete sürüklenmenin taşlarını döşüyor.

Getirilen yasal düzenleme, uluslararası anlaşmalarda öngörülen güvenlik kurallarıyla da uyumlu değil. 1994 yılında yürürlüğe sokulan Nükleer Güvenlik Sözleşmesi, Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı’na üye ülkelerin, nükleer güvenlikle ilgili sorumluluğunun nükleer tesis üzerinde yetkisi bulunan devlete ait olduğunu kesin bir dille vurguluyor ve Türkiye’nin de taraf olduğu bu sözleşmede, yasal düzeyde getirilmesi zorunlu güvenlik kuralları bir bir sıralanıyor. Türkiye’nin uluslararası bir yükümlülük olarak üstlendiği bu güvenlik önlemleriyle ilgili mevzuatının bulunmadığı koşullarda, nükleer santral için “yarışma” düzenleniyor. Bu eksikliği kapatacak bir yasal düzenlemenin daha sonradan yürürlüğe girmesinin tasarlanması halinde dahi, yasal düzenleme yapılmadan ihalenin yapılıyor olmasındaki acelecilik, pek çok soruna davetiye çıkartacaktır.

Bu gerçeklerden hareketle aşağıdaki noktalara dikkat çekmekte yarar var ;

a) NES Yasası ve ikincil mevzuat yeterli teknik hazırlık yapılmadan gündeme getirilmiştir.

b) Bu nedenle ilgili yönetmeliğin iptali için TMMOB tarafından dava açılmış ve kazanılmıştır,

c) Türkiye’nin bir nükleer santral yasası vardır; ama “nükleer enerji yasası” yoktur.

d) Türkiye’nin “Nükleer Enerji Güvenliği Yönetmeliği” yoktur. Dolayısıyla nükleer enerji ve nükleer santrallara hazır değildir.

e) Enerji sorununun çözümü olduğu iddia edilen nükleer santralların bir çok dezavantajı vardır.

f) İlk yatırım maliyetleri diğer yakıtlı santrallere göre çok daha pahalıdır.

g) Tesis süreleri çok uzundur. (8 ila 14 yıl)

h) Yakıt yönünden tamamen dışa bağımlıdır.

i) Üretilen elektrik ucuz değil; tam tersine pahalıdır.

j) Atıkların korunması riskli-sorunlu ve çok pahalıdır.

k) İşletilmeleri teknolojik riskler içermektedir.

l) Ekonomik ömürleri dolunca, söküm maliyetleri ilk yatırım maliyetlerini aşabilmektedir.

Diğer yandan, İngiliz Times Online Haber Ajansı’nın 04.04.2008 tarihli haberi, hiç dillendirilmeyen bir başka gerçeği daha ortaya koyuyor. Oxford Üniversitesi’nde Dr. Peter Anderson’ın yürüttüğü araştırmanın “İngiltere’nin deniz kenarlarında elektrik üreten nükleer reaktörlerinin soğutma suyuna takılan lavra, yavru ve yetişkin balıkların ölüm oranının, avlanan balık oranının % 46’sına kadar yükseldiği” sonucuna yer verilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2007 yılında Türkiye kara sularında avlanan toplam balık miktarı 518 bin ton ve diğer deniz ürünleri ise 70 bin tondur. Bu miktarın en az %20’sinin Doğu Akdeniz kıyılarından karşılandığını kabul edersek; Akkuyu NES’in ilk 10 yıl içinde bu kıyılardaki balık neslini nasıl yok edeceğini açıkça görebiliriz.

Yukarda sıralanan nedenlerle (dezavantajlarla) NES yatırımları, Türkiye’nin enerji sorununa çözüm getirmediği gibi ekonomimize, halkımıza katlanılması imkansız ve gereksiz ek yükler getirecektir.

Türkiye’nin enerji sorununun çözümü, ülke ve kamu çıkarlarını ön planda tutan merkezi ve bütünleşik bir anlayış ve yapı ile yerli ve yenilenebilir (doğal) kaynakların değerlendirilmesi, enerjinin ve enerji kaynaklarının verimliliğinin artırılması ve enerji talebinin iyi yönetilmesi ile mümkündür.

NÜKLEERE İNAT, YAŞASIN HAYAT..! (Şimdi, artık Güneşi “Zapt” etmek zamanıdır..! )

29.01.2009

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Scroll To Top