Yüzlerce sivil toplum örgütünü çatısı altında toplayan Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Türkiye’deki ikinci nükleer santralin kurulması planlanan Sinop’ta, 8-10 Mart 2014’te bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Japonya’nın Fukuşima şehrinde 11 Mart 2011’de meydana gelen nükleer santral faciasının yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirilen etkinliklere bilim adamları, uzmanlar ve gazeteciler katıldı. Nükleer santralin kurulması hedeflenen Türkiye’nin en kuzey ucu İnce Burun’a bir arazi gezisi de yapıldı. Etkinlikler çerçevesinde platform üyesi sivil toplum kuruluşları da kongrelerini gerçekleştirdi. Kısa süre önce Gerze ilçesinde kurulacak bir termik santrali etkili bir mücadele sonucu önleyen Sinoplular, nükleere karşı da aynı tepkiyi koyma eğiliminde.
17 gazetecinin davetli olduğu Sinop gezisi maceralı başladı. Uçağımız dünyanın nadir coğrafi oluşumları arasında olan Hamsilos Koyu, Akliman ve Sarıkum Kumsalı üstünde onlarca defa tur atmasına rağmen sis sebebiyle küçük havalimanına inemedi. Yedek havalimanı Samsun’a indikten sonra 2 saati geçen bir yolculukla ‘denizin üzerinde yüzen kent olarak’ anılan Sinop’a ulaşıldı. Sinop, Karadeniz’deki bir ada ile anakaranın arasının kum ile dolmasıyla oluşan bir yarımada üzerinde bulunuyor.
Şehirde balıkçılık önemli geçim kaynaklarından. Bin kadar lisanslı balıkçı var. Yaklaşık 4 bin kişi ekmeğini denizden çıkarıyor. Bu bölgede tarih boyunca balık öyle bolmuş ki “Sinop’a balık götürmek”, yöre halkı arasında isabetsiz ticari tercihlerle alay etmek için kullanılan bir tabir olmuş. Sinop, hırçın Karadeniz’de sığınılacak doğal liman niteliğindeki koylarıyla da tarih boyunca denizcilerin merkezi olarak anılmış. Bugün yüzlerce kilometrelik plajları, doğal ve kültürel varlıkları ile şehir gelişim hedefini turizm ve eğitim üzerine kurmuş. Bir zamanlar birçok meşhur fikir adamının yattığı, sonraları müze hâline getirilen Sinop Cezaevi bugün ziyaretçi akınına uğruyor. Biraz yatırımla, “Gölge etme, başka ihsan istemem” sözüyle tanınan ünlü filozof Diyojen’in şehri olan Sinop’un gelir elde ederken korunması mümkün gözüküyor. Ancak şehrin tüm bu sürdürülebilir hedeflerinin aksine kamuoyunu yaklaşık 10 senedir burada kurulması planlanan nükleer santral meşgul ediyor. Sinop’un 4 kilometre doğusundaki Türkiye’nin en kuzey ucu olan İnce Burun’da 60 kilometrekarelik bir alan planlarda nükleer santral alanı olarak gösterilip Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na devredilmiş. Fukuşima Santrali’nin sadece 4 kilometrekarelik bir alanda kurulu bulunması, burada santral için Japon-Fransız konsorsiyumuna neden bu kadar büyük bir arazi verildiği sorusunu gündeme getiriyor. Bunun cevabı ise arazide nükleer atık depolama ve geri kazanım tesisi de planlanıyor olması. Bugünlerde TÜBİTAK’a bağlı bir gemi bölgede araştırma yapıyor. Japon Dış Ticaret Teşkilatı (JETRO) yetkilileri Sinop’ta temaslarda bulunuyor.
Sinop’un portresini kısaca çizdikten sonra dönelim buraya gelme sebebimize. Etkinlikler çerçevesinde ilk olarak 8 Mart Cumartesi sabahı NKP tarafından düzenlenen basın toplantısı için Denizciler Kahvesi’nde buluşuldu. İlk sözü alan Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Apaçık, Fukuşima kazasından sonra 160 bin insanın evlerinden olduğunu, milyonlarca ton radyoaktif suyun okyanusa karışmaya devam ettiğini hatırlattı. Apaçık’ın Japonya Çevre Bakanlığı’nın verilerine dayanarak dile getirdiği kazanın yaralarının sarılması için geçecek zaman ve maliyet dudak uçuklatıcı idi. Buna göre santralin sökülmesi 50 yılı bulacak, 900 milyar dolar harcanacak. Apaçık, Japonya hükümetinin bu kazaya rağmen Türkiye, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne nükleer endüstrinin sonunun gelmediğini göstermek için nükleer santral ihraç etmeye çalıştığını dillendiriyor. Apaçık’ın verdiği bilgiye göre Fukuşima kazasından sonra birçok ülke nükleer programını askıya aldı. Ancak Türkiye’de tam tersi oldu. AK Parti hükümeti, Japonya hükümeti ile Ocak 2014’te nükleer işbirliği anlaşması imzaladı. Radyoaktif sevdadan çıkar çevrelerinin oldukça memnun olduğu tespitinde bulunan Apaçık, hükümetler arası ikili anlaşma yoluyla nükleer santral kurma girişiminin Anayasa denetimi dışında olduğu için tercih edildiği görüşünde. Apaçık, bu metodun şeffaf olmayan, denetimden uzak ve yolsuzluğu kolaylaştıracak nitelikte olduğu uyarısında bulunuyor.
NKP’nin Sinop’taki misafirlerinden biri de dünyaca ünlü nükleer fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç idi. Hâlen Amerika’da kurucusu olduğu Green Think Tank of Turunch Foundation (Turunç Vakfı) bünyesinde çalışmalarını sürdüren Kılıç, önemli uyarılarda bulunuyor. Kılıç, dünyadaki benzerlerine bakarak Sinop’ta kurulacak nükleer santralin soğutma için kullanacağı suyun günde 10 milyar litre civarında olacağını söylüyor. Litre başına 1 balık yumurtasının haşlanarak öleceği dikkate alınırsa Karadeniz’deki balık türleri 17 sene içinde tükenmeye yüz tutacak. Kılıç, bu iddiasını da ABD’nin batı sahilindeki Diablo Canyon Nükleer Santrali’nin deniz canlılarına etkisiyle ilgili olarak Eylül 2008’de Kaliforniya eyaleti tarafından hazırlanan resmî rapora dayandırıyor. Rapora göre bu santralin kurulduğu Pasifik Okyanusu kıyısında 74 kilometre uzunluk ve 3 kilometre açıklıktaki yaklaşık 225 kilometrekarelik deniz alanında yaşayan balık türlerinin yüzde 10,8’i yok oldu. Yine burada 120 kilometrelik kıyı şeridinde yaşayan kaya balıklarının 1997 ve 1998 yılları arasındaki ölüm oranı yüzde 11,4 oldu. Bir yılda bu santralin soğutma sisteminden dolayı haşlanan larva sayısı ise yaklaşık 1,5 milyar olarak hesaplandı. Yine aynı konuyla ilgili olarak Oxford Üniversitesi’nde Dr. Peter Anderson’ın yürüttüğü araştırmaya göre; İngiltere’nin deniz kenarlarındaki nükleer reaktörlerin soğutma suyuna takılan yetişkin, yavru balıkların ve larvaların ölüm oranı, ticari balıkçılarca avlanan balık miktarının yüzde 46’sı kadar. Karadeniz’de ise durum Pasifik Okyanusu’ndan çok daha vahim olacak. Çünkü Karadeniz çok daha küçük. Üstelik 200 metreden sonra hayat olmayan Karadeniz’de balıklar kıyılara yakın, saatin tersi yönünde dolaşıyor. Dolayısıyla üreme alanı olan Sinop kıyılarındaki bir nükleer santral tüm deniz hayatını yıkıma uğratacak tesir meydana getirecek.
Kılıç, Fukuşima kazasından sonra Pasifik Okyanusu’na yayılan radyoaktivitenin BM’nin bu amaçla kurduğu yüzlerce istasyonda ABD kıyılarına kadar yüksek değerlerde ölçüldüğünü anlatıyor. Binlerce kilometre uzaktaki ABD kıyılarında fok, yunus ve diğer balık ölümlerine rastlandığını ifade ediyor. Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, yanında bulunan radyasyon ölçen aletle saptadığı sonuçları toplantı sonunda açıklıyor. 0,08 mikrosivarat olan sonuç, dünya ortalamasının çoğu yerinden aşağıdaydı. Sinop’u bir cennet olarak niteleyen Kılıç, nükleer santral kurulduğunda bu rakamın en az 10-15 misli artacağını söylüyor. Toplantıyı izleyen Abalı Balıkçılık Kooperatifi Başkanı Oktay Türkoğlu ise bugüne kadar deniz sıcaklığının artması sonucu balıkların sahayı terk edeceğini bildiklerini, ancak yeni öğrendikleri larva haşlanmasının da kendilerini korkuttuğunu ifade ediyor.
Daha sonra konuşan Sağlık Emekçileri Sendikası Başkanı Çetin Erdolu’nun dikkat çektiği en önemli husus, Ukrayna’daki Çernobil kazasının Karadeniz’de kanser vakalarını artırdığının bilimsel çalışmalarla tespit edilmesi oluyor. Erdolu, Sinop’ta nükleer santralin yapılması durumunda yöre halkında görülen kanserlerin artacağı uyarısında bulunuyor.
Nükleer Karşıtı Platform üyesi sivil toplum örgütü başkanları ve akademisyenler Sinop’ta biraraya geldi. Arazi gezisi yapan platform üyeleri halkın nabzını tuttu.
Buraya santral yapanı idam etmeli
Basın toplantısının ardından nükleer santralin kurulacağı İnce Burun mevkiine bir gezi yapılıyor. Gezi sırasında ilk durağımız Akliman’daki Doğa Koruma ve Millî Parklar’a ait mesirelik oluyor. Daha sonra Hamsilos Koyu’na geçiliyor. Buzul çağında dere yatağı olan havzanın daha sonra su ile dolmasıyla oluşan koy Türkiye’nin turizm sembollerinden. Zaman yazarlarından usta gazeteci Şahin Alpay, gördüğü bu güzellik karşısında “Her ne şekilde olursa olsun idama karşıyım ama buraya nükleer santral yapacakları idam etmek lazım!” diyerek tepkisini dile getiriyor. Gezi sırasında İnce Burun çevresinde yoğun bir ağaç kesimi yapılıyordu. Kesimler santrale hazırlık olarak değerlendiriliyor. Hatta kesimde çalıştıklarından dolayı, görüşlerini almak için yöre halkını bulmak zor oldu. Konuştuğumuz köylüler, santral konusunda bilgilendirilmemekten şikâyetçi. Burada bir yandan ağaç dikip bir yandan da keserek gelir sağladıklarını söyleyen ahali, nükleer santrale karşı. Ayrıca yörede hayvancılık ve mantar toplayıcılığından da ciddi gelir sağlanıyor.
İnce Burun dönüşü Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül ile CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın bir seçim çalışmasından sonra nükleer santralle ilgili görüşlerini alma imkânı bulduk. Ergül, nükleer santrale karşı olduklarını söylüyor. Ancak santral sahasının ‘mücavir’ alan dışı olduğuna vurgu yapması ve bölgenin imar planlarına tam hâkim olamadığı izlenimi vermesi NKP üyelerinde hayal kırıklığı oluşturuyor. Engin Altay, nükleer santralle ilgili olarak referandum talebini gündeme getirecekleri mesajını veriyor.
Cumartesi akşamı hınca hınç dolu bir düğün salonunda Nükleer Santraller ve Fukuşima konulu panel yapılıyor. Panelistlerden EMO Enerji Çalışma Grubu’nun Sinoplu başkanı Nedim Bülent Damar’a göre bir nükleer santral için tüm teknik ve ekonomik kıstaslardan önce gelen şart, insan hayatı için tehlike teşkil etmemesi. Damar’ın verdiği bilgilere göre, nükleer santrallerde radyasyon sızıntısının olmasını tamamen önleyecek bir yapıya henüz ulaşılamadı. Sonuçları insani ve ekonomik olarak ölçülemeyecek derecede büyük. Son büyük kazanın olduğu Fukuşima’daki sızıntının artarak devam ettiği ve radyasyonun 18 kat arttığı resmen açıklanmış. Damar, Akkuyu ve Sinop’a nükleer santral yapılmaması gerektiğini söylüyor ve gerekçelerini şöyle sıralıyor: “Hukuki altyapısı henüz çözülmedi ve bağımsız denetim kurumu kurulmadı. Yapımının ne zaman tamamlanacağı bilinmiyor. Elektrik satış fiyatı dünya ve Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Arıza hâlinde yaşam ve çevre felaketi oluşturacağı kesin. Türkiye’yi elektrik enerjisi üretiminde dışa daha fazla bağlayacak. Çok büyük miktarda dövizin yurtdışına gitmesine neden olacak. Türkiye elektrik sistemine katkısı çok az. Yakıt açısından sınırlı ve bağımlıdır. Atık yakıt depolanması ve taşınması sorunu dünya çapında çözülememiştir.”
Söyleşinin Japon misafiri Dr. Komiko Tuschida’nın soyadı, Türk toprağı manasına geliyormuş. İstanbul Üniversitesi’nde iki ülkedeki depremle ilgili haberleri konu alan tez çalışması yapan Tuschida, yakından takip ettiği Fukişama’daki gelişmeleri anlatıyor. Kazadan sonra halkın büyük acılar çektiğini belirten Tuschida, Japonya’da kazadan sonra tamamen ya da bakım amaçlı olarak tüm nükleer santrallerin kapatıldığını ifade ediyor. Buna rağmen Japonya’nın karanlıkta kalmadığını belirten Japon misafir, Sinop gibi dünya mirası bir yerde nükleer santral kurulmak istenmesine çok şaşırıyor. Dr. Tuschida’nın temennisi, Japonya’nın hatasına Türkiye’nin de düşmemesi.
17 Mart 2014 / GÜRHAN SAVGI