26 Nisan 1986 gecesi saat 1:24’te, Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırında Çernobil nükleer enerji santralının 4. reaktöründe gerçekleşen patlama sonrası radyoaktif bulut, ağır ağır bölgenin üzerine yayılmıştı. Açığa çıkan radyasyon Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıklamalarına göre Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.
Bugün insanlık dünyanın dört bir yanına yayılmış nükleer santrallerin birinden kaza haberi gelecek diye diken üstünde. Daha geçen yıl Japonya da gerçekleşen Fukuşima nükleer santral kazasının seviyesi Japon Nükleer Güvenlik Ajansı tarafından Çernobil felaketinin seviyesi olan 7. Seviye olarak açıkladı. Çernobil nükleer santral kazasından tam 25 yıl sonra , Çernobil büyüklüğünde bir kaza gerçekleşmiş oldu. Onca para,teknoloji , onca şirket fukuşima da olan şeyi öncesinde hesaplayamamıştı.
Daha Kaç Nükleer Santral Kazası Olmalı ki, Nükleer Santrallerden Vazgeçilsin
Çernobilin yıl dönümünde , kaza sonrası 3 milyon çocuğun, reaktörün üstünün kapatılmasında çalışan 600 bin insanın tedavi görmesi gerektiği, kaza sonrası tiroid kanserine rastlanma olasılığının on kat arttığı, 2,5 milyon hektarı aşkın zengin tarım toprağının kullanılamaz hale geldiği, çöken bağışıklık sistemleri nedeniyle zamanla ölen on binlerce insanı unutmadan, yarın benzer felaketler olmasın diye hatırlamak insan olmanın gerekliliğidir.
Çernobil Sonrası Türkiye,
Çernobil nükleer santral kazası ardından ülkemizin Karadeniz kıyılarında yüksek seviyede radyasyon tespit edilmiştir. Tabii ki dönemin hükümeti bu tespitleri inkar ederek , bu tür yayınları yapanları da tehdit etmekten geri kalmamıştır. Kendi halkına yalan söylemekle kalmamış, radyasyonlu çayları halkına içirmiş, hatta dönemin başbakanı Turgut Özal az radyasyonun sağlığa iyi gelebileceğini bile dile getirmiştir. Başbakanın nükleer ve tüpgaz benzetmesi aradan geçen bunca zamana rağmen yöneticilerimizin mantalitesi açısından bir değişiklik olmadığını göstermektedir. Karadeniz bölgesinde artan kanser olayları artık bizler açısından Çernobil sonrasının etkileridir. Halkına kaza sonrası yetişen çay ve fındıkları yedirenler bugün onca insanın sağlığını hiçe saymışlardır. Ve birkez daha görülmüştür ki , çıkarlarına aykırı olduğunda hükümetler halkını kansere mahkum edebilirler. Bağımsız bilim insanlarını susturmaya çalışabilirler, pahalı enerjiye ucuz, çevreyi kirleten enerjiye temiz, riskli enerjiye güvenli diyebilirler.
Yalanlara Kanmıyacağız.
İnsanlık bu son yüzyılda sağladığı gelişmeler ile umudun hep var olduğunu bizlere göstermiştir. Çare tükenmemiştir. Bugün coğrafyamızda yaşanan savaşların , halkları birbirine düşman edenlerin eşgali bellidir. Kendi zenginliğini arttırmak için enerjiye ihitiyaç duyan uluslar arası sermaye ve işbirlikçileri giydiği deli gömleğini halkların ve emekçilerin üzerine geçirmiş, enerji için insanlığı boğazlamaktadır. Ne için üretildiği belli olmayan malları , reklamlarıyla anlaşmalar yaptığı hükümet, bürokratlarıyla yoksul halklara satmakta, temel ihitiyaçları ise alınır satılır hale getirmektedir. Nükleer Santraller ülkemiz için zorunluluk değildir, yıllarca vatandaşımızın sırtından şirketlere para aktarmak için kurulacak olan her anlamda kirli ilişkilerin aracıdır. Bu ülkenin nükleer santrallere ihtiyacı yoktur.
Dün dedik, bugün yine diyoruz. Vazgeçin. 26 yıl önce gerçekleşen bir kaza , daha geçen yıl bir daha olmaz denilen ama Çernobil ile aynı büyüklükte gerçekleşen Fukuşima ve yarın kim bilir hangi ülke, kıyı, hangi meyve , hangi bulut radyasyona bulanacak ,
Vazgeçin ,
Uydurma anlaşmalarınızın, göstermelik ÇED toplantılarınızın, paralarınızın,bankalarınızın tek getireceği 300 yıl girilemeyecek topraklardır. Sakat doğan çocuklardır.
Vazgeçin,
Bu halk ne ülkemizde ne dünyada nükleer santral istemiyor, insanlık sizlerin olmadığı bir dünyada kendi kullanacağı enerjiyi kendi ihtiyaçları için fazlasıyla üretecektir , buna tek engel sizlersiniz.
Birkez daha yüksek sesle yineliyoruz, nükleer santrallerden vazgeçin …..
………………….
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz
Ya dünyamıza inecek ölüm.
Nükleer Karşıtı Platform