Küba ve enerji devrimi
Küba devrimi, enerji ve çevre konularına getirdiği bütüncül çözümlerle dünyamıza öncülük ediyor. Küba sahip olduğu”İnsani Gelişme İndeksi’ne” tezat oluşturacak bir ekolojik ayak izine sahip.
Küba, gelişmiş ülkeler arasında Danimarka’dan sonra en küçük ekolojik ayak izine* sahip ikinci ülke konumunda. Peki, ABD ablukası ve her türden uluslararası komploya rağmen, Küba doğayla uyumlu bir yaşam kurmayı nasıl başardı?
Küba, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte enerji üretim politikasını tekrar gözden geçirmek zorunda kaldı. Sovyetler Birliği döneminde uygun fiyata petrol ithal edebilen Küba halkı, bu zor dönemde yiyecek ve enerjisini “yerinde üretmeyi” öğrendi. Bu sayede bir yandan gıda maddelerinin nakliyesini ortadan kaldırarak önemli ölçüde petrol tasarrufu yaptı, diğer yandan da kasırgalar nedeniyle hasar gören ve kayıplara neden olan merkezi elektrik iletim sisteminin yerine elektrik üretim santrallerini ülke sathına dağıttı. Küba’nın bu değişimde önüne koyduğu üç temel hedef vardı: Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjinin kullanımını artırmak, ülkenin petrol ve doğalgaz üretimini artırarak dışa bağımlılığı azaltmak ve şeker endüstrisinin bir atığı ve doğal bir biyo-yakıt olan “bagasse” kullanımını yaygınlaştırmak.
1993’teki enerji programından sonra Küba’nın kırsal kesimlerinde bulunan okullar, klinikler, sosyal tesisler için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı önem kazandı. Özellikle elektrik şebekesine bağlantının olmadığı ve yakıt naklinin zor olduğu koşullarda fotovoltaik paneller, mikro-hidroelektrik santraller ve rüzgâr türbinleri kullanılarak kırsal alanda yaşayan insanların merkezi şebekeden bağımsız olarak ihtiyaç duydukları enerjiye ulaşımları sağlandı.
2006 yılında ilan edilen “Enerji Devrimi Programı”yla, Küba önemli bir atılım daha yaptı. Küba halkı Anayasa’dan aldığı destekle enerji tasarrufu yapmak, enerji arzının güvenliğini sağlamak, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, bilim ve teknolojinin yardımıyla çevre ile uyumlu yeni teknikleri kullanıma sokmak, enerji ve çevre konularını eğitim müfredatının bir parçası haline getirmek üzere kapsamlı bir programı devreye soktu. Küba yönetimi bu kapsamlı programda, ülkemizdekinin aksine kamu spotu yayınlamak ve sorumluluğu bireye atmak yerine, sürece öncülük etti.
GÜNÜMÜZDE KÜBA’DAKİ ENERJİ ÜRETİMİ
Günümüzde Küba’da üretilen enerjinin yüzde 40 kadarı ısıtma, soğutma ihtiyacını karşılamak ya da elektrikli aletleri çalıştırmak için yerinde üretilip yerinde tüketiliyor. Her ne kadar enerjinin büyük ölçekli üretimi daha verimli ve daha ucuz olsa da, nüfusun ada sathına yayılı olması ve Küba’nın her sene sert kasırgalara maruz kalması nedeniyle iletim ve nakil aşamalarındaki kayıpları önlemek ve enerji arzının güvenliğini sağlamak için böyle bir yol izleniyor. Ayrıca enerji üretim ve tüketiminin gıda maddelerini üretmek, kapsamlı eğitim ve sağlık hizmetlerinin sürekliliğini sağlamak, kır ve kent arasındaki dengeyi korumak gibi diğer toplumsal ihtiyaçlarla da bağlantısı olduğu düşünüldüğünde enerji üretim sistemlerinin dağıtık olması Küba’ya büyük bir avantaj sağlamış durumda. Dünyada, Danimarka’dan sonra, enerji üretimini böyle yüksek bir oranda ülke sathına dağıtan ikinci ülke Küba.
Küba enerji üretim ve tüketimini yerel ihtiyaçlara göre çözmekle kalmamış, merkezi bir program ile evlerde bulunan verimsiz akkor ampulleri ve elektrikli ev aletlerini de, daha verimli olanlar ile değiştirmiş. Eski nesil termik santraller yeni teknolojiye sahip yenileriyle değiştirilmiş. Elektrik iletim hatları elden geçirilerek kayıplar önemli oranda azaltılmış.
Her ne kadar enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerjinin kullanımı konusunda önemli mesafeler kat etseler de Küba, hâlâ başta petrol olmak üzere fosil yakıtları kullanmak zorunda. Küba günümüzde ihtiyaç duyduğu petrolün yarısını kendisi üretiyor. Diğer yarısını ise Venezuela ile sağladığı diplomatik ilişkiler sayesinde piyasa fiyatının altında temin edebiliyor. Bununla beraber Çin, Rusya, Venezuela, Hindistan gibi ülkelerle geliştirilen ticari ilişkiler ve teknoloji transferleri sayesinde Küba kıyılarında petrol ve doğalgaz arama çalışmaları hızlanarak devam ediyor.
İstatistikler Küba’nın artan petrol ihtiyacına karşın dışa bağımlılığının günden güne azaldığını, hatta okyanus tabanının derinliklerinde bekleyen yüksek kaliteli petrolün çıkarılmasıyla Küba’nın petrol ihraç edebileceğini söylüyor.
ENERJİ POLİTİKALARI VE HALKIN KATILIMI
Günümüzde Küba’da yenilenebilir enerji kaynaklarının birincil enerji olarak kullanımı, yüzde 20 seviyelerine ulaşmış durumda. Bunda en önemli payı şeker endüstrisinin bir atığı olan bagasse kullanımı alıyor. Bagasse özel olarak dizayn edilmiş termik santrallerde yakılarak elektrik üretilebildiği gibi evlerin ısıtmasında da fosil yakıtların yerine kullanılıyor. Bagasse gibi tarımsal atıklar doğadaki karbon döngüsü içerisinde yer aldığı için bunların yakılması atmosferde karbondioksit artışına neden olmuyor.
Sürdürülebilirlik kavramının ve beraberinde çevre ve doğal kaynakların anayasal güvenceye alındığı tek ülke olan Küba (madde 27)** bu bilinci 1976 yılında Küba Anayasası’na yerleştirmiş. Anayasa’nın bir gereği olarak çeşitli idari mekanizmalar geliştirmenin dışında bu bilinç toplum tarafından da sahiplenilmiş durumda. Enerji üretiminin bir kâr mekanizması olarak kurgulanmayıp toplumsal yaşantının bir parçası olarak ele alınması sonucunda planlanan dönüşümler, halkın sürece etkin katılımı sayesinde kolaylıkla gerçekleştirilmiş.
*Ekolojik ayak izi, insani faaliyetlerimiz sonucu doğaya verdiğimiz hasarın bir ölçüsüdür. Harcadığımız enerji ve su miktarı, sera gazları, kentlerimizi kurmak için tükettiğimiz hammadde kaynakları gibi değişkenlerin hesaplanmasıyla elde edilen, standart bir ölçüdür. Beşeri hayatı doğayla ne kadar uyumlulaştırabildiğimizin bir göstergesidir.
** Küba Anayasası madde 27: “Devlet çevreyi ve ülke kaynaklarını korur. İnsan hayatının daha akılcı hale getirilmesi, şimdiki ve gelecek kuşakların yaşamlarını sürdürmeleri, refahları ve güvenliklerinin sağlanması için, çevre ve doğal kaynakların sürdürülebilir iktisadi ve toplumsal kalkınma ile yakın bağların bilinciyle hareket eder. Bu politika yetkili kurumlar eliyle uygulanır. Suların ve atmosferin korunması ile toprağın, bitkilerin, hayvanların ve doğanın tüm zenginlik potansiyelinin korunmasına katkıda bulunmak vatandaşların görevidir.”
ENERJİ DEVRİMİNİN AMACI
İlk olarak 2005’te Fidel Castro’nun liderliğinde ve gözetiminde başlatılan 2006 yılından itibaren ise yasal mevzuatlarla düzenlenen “Enerji Devrimi Programı” çevre kirliliğinin azaltılması, insanların nitelikli bir yaşam sürmesi, iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi amacıyla örgütlenen ve sınırları K Küba’yı aşarak Latin Amerika ülkelerine de etki eden bir kampanyadır. Kampanya sadece yeni enerji kaynaklarının kullanılması ve enerji tasarrufu yapılmasını sağlamakla kalmamış, Karayip ülkelerindeki enerji politikalarını da tartışmaya açarak toplumsal bilincin oluşturulmasına katkıda bulunmuştur. Özellikle Fidel,
Brezilya’daki tarım alanlarının gelişmiş kapitalist ülkelerin biyo-yakıt ihtiyacını karşılamak için kullanılmasını kıyasıya eleştirmiştir.
İNSANİ GELİŞMİŞLİK İNDEKSİ NEDİR?
İnsani gelişmişlik indeksi, Birleşmiş Milletlerin hazırladığı, dünyadaki ülkelerin yaşam uzunluğu ve yaşam düzeyi, okur-yazarlık, kişi başına düşen gelir ve alım gücü gibi parametrelere göre belirlenen bir ölçüm yöntemidir. Bu indekse göre 0,8 ve üzeri puana sahip ülkeler “Çok Yüksek Gelişmişlik Düzeyine Sahip Ülke”, 0,7 ile 0,8 arasında puana sahip olan ülkeler “Yüksek Gelişmişlik Düzeyine Sahip Ülke”, 0,55 ile 0,7 arasında puana sahip olan ülkeler “Orta Gelişmişlik Düzeyine Sahip Ülke”, 0,55 ve altı puana sahip olan ülkeler ise “Düşük Gelişmişlik Düzeyine Sahip Ülke” olarak değerlendirilir. Birleşmiş Milletler’in 2014 raporuna göre Küba 0,815, Türkiye ise 0,759 puan aldı. İnsani gelişmişlik indeksi her ne kadar Küba’nın sosyalizm sayesinde elde ettiği kazanımları ve başarıları tam olarak yansıtmada yetersiz kalsa da, Küba, kapitalizm kıstaslarına göre de “gelişmiş ülke” olarak değerlendiriliyor.
Cihan Yıldırım
* soL Dergisi’nin 21. sayısında yayımlanmıştır. www.sol.org.tr