Göksu deltasını nasıl yok edelim ?
Rosatom’un hazırladığı Akkuyu ÇED raporunda ne Göksu deltasının mahvolacağı yazıyor, ne de nükleer atıkların ne yapılacağı… Nükleer santral, santral soğurtma işlemiyle de bölgeyi harap edecek
Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santralle ilgili hazırlanan ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporundaki bazı vahim eksiklikleri dün yazdım. Devletin kurumları –
Evet, nükleer santral kurmakta kararlıyız ama ÇED Akkuyu raporunda deprem riski analizi yetersiz, doğal afet planı yok, veriler 30 yıllık, radyasyonun bölgeyi nasıl etkileyeceği incelenmemiş! Şimdi ‘çevre etki değerlendirme’ başlığı altında es geçilen başka vahim sorunlara bakalım.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na raporla ilgili yollanan görüşlerde karşıma en sık çıkan ‘soru’lardan biri, deşarj işleminin ne olacağı. Deşarj, nükleer santralin soğutmak için denizden su çekmesi ve bunu geri boşaltmasına deniyor. Akkuyu raporunu inceleyen pek çok kurum, bu işlemin nasıl yapılacağına dair ayrıntılı bilgi talep etmiş.
Mersin Üniversitesi Biyoloji Bölümü, hazırladığı ayrıntılı raporda bu işlemin bölgede geri dönülmez zararlara yol açacağını bildirmiş. Zira mevsime göre sıcaklığı 12-28 derece arasında seyreden deniz suyu, deşarj yapıldığında 35-38 derecelere çıkacak!
Bilim, “Mahvolur” diyor
Bunun anlamı nedir, kafanızda canlandırabiliyor musunuz? En küçük bir ısı farklılığında bile su ekosistemi büyük zarar görür. Planktonlar, balık yumurtaları, kısacası tüm besin zinciri yok olur!
Küresel ısınmanın gezegene getirdiği en büyük felaketlerden biri, deniz suyunun ısınması. Oysa Türkiye, buzulların erimesini beklemeden kendi eliyle Akdeniz’e nükleer santral yaparak bu işlemi hızlandırıyor. Üstelik Kyoto’ya taraf olduğumuz halde!
Mersin Üniversitesi, nükleer santral inşası ve işletiminin Akkuyu’ya 34 km. mesafedeki Göksu deltasının sonunu getireceğini sayfalarca yazmış, araştırmaları referans göstermiş… Buna göre hem endemik türler, hem de nesli tehlikede olan Caretta Caretta, Chelonia Mydas (deniz kaplumbağası) ve Akdeniz fokları yok olacak. Türkiye, böylece taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de çiğneyecek…
Yeri gelmişken hatırlatalım: TC’nin, Caretta Caretta ve kaplumbağaların korunması için Bern Sözleşmesi’ne, Akdeniz’i kirliliğe karşı korunması için Barcelona Sözleşmesi’nde, Göksu deltasını korumak için Ramsar Sözleşmesi’nde imzası bulunuyor.
Bakalım Dışişleri Bakanlığı bu konuda ne diyecek?
Atıklar ne olacak?
Deşarj sorununa, rapor hakkında görüşü sorulan Mersin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden iki uzman da dikkat çekiyor… ‘Deniz suyuna ilişkin mevsimsel değişiklik’lerin raporda yer almadığını belirten mühendisler, boruların denize nasıl yerleştirileceğine dair bilginin olmadığına işaret ediyor… Ulaştırma Bakanlığı bürokratları da ‘boru’ konusunda açık bilgilerin olmayışına dikkat çekiyor.
Başvuru dosyası, mevzuata uygunluk ve hukuken de tartışma konusu. Mersin Üniversitesi, radyoaktif maddelerin bertaraf edilmesiyle ilgili boşluklara dikkat çekmiş. Her şeyden önce, TAEK’in radyoaktif atık yönetmeliği yürürlükte değil! Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Radyoaktif Madde Kullanımından Oluşan Atıklarla İlgili Yönetmelik’teyse nükleer yakıt
çevrimiyle ilgili faaliyetlere yer verilmemiş…
Anlayacağınız, nükleer santralin en tartışmalı meselesi olan radyoaktif atıkların ne olacağı ‘çevre’ raporunda yok… Artık denize mi gömerler, dağa mı? Yoksa TIR’lara yükleyip radyoaktif maddeleri İstanbul Boğazı’ndan mı taşırlar? Milyonlarca insanın güvenliğini ilgilendiren bu sorular, şimdilik cevapsız.
GÖKSU DELTASI
Biyolojik çeşitlilik bakımından dünyanın sayılı noktalarından biri olan Göksu deltası, Akkuyu’ya 34 km. mesafede.
Göksu deltasında önemli bir bölümü endemik (bölgeye has) binlerce bitki ve hayvan türü yaşıyor.
Kuş göç yollarında bulunan deltada tespit edilen kuş türü sayısı 332. Nükleer santralin açacağı ısı değişimi hepsini etkileyecek.
kaynak:http://cadde.milliyet.com.tr/2012/09/09/YazarDetay/1593413/goksu-deltasini-nasil-yok-edelim