Gaziemir Nükleer Atıkları Ceza Davası Karara Kaldı
Gaziemir nükleer atıkları ceza davasının sonuna gelindi.
İZMİR 3.AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
ESAS HAKKINDA İDDİALARINI SUNAN
MÜDAHİLLER:
VEKİLLERİ: Av.Arif Ali CANGI (Kendi adına asaleten)
27.04.2015 tarihli duruşmada, İddia Makamı esas hakkındaki mütalaasında: “suç tarihi 15.01.2004 olarak kabul edilmiş 2004 yılından sonra açık araziye zararlı atık atıldığına dair her türlü şüpheden uzak ,kesin ve inandırıcı delilin elde edilemediği” belirtilmiş ve tüm sanıkların beraatı istenmiştir.
Sayın Savcının mütalaası maddi olaylara ve bilimsel gerçeklerle örtüşmemektedir. Şöyle ki;
1.) Sayın Savcı, alanda radyoaktif kirlilik tespit edilmesi üzerine yaşanan gelişmeleri ve birleşen dava dosyasını yok saymıştır;
Özetlemek gerekirse;
İzmir’in merkez ilçelerinden Gaziemir ve Karabağlar sınırları içinde bulunan 1940’lı yıllardan 2010 yılına kadar faaliyeti süren kurşun fabrikası, 3 Aralık 2012 tarihli Radikal Gazetesi’ndeki Serkan Ocak imzalı ” İzmir’in Çernobil’i, İlk Nükleer Çöplük İzmir’de” haberine kadar sadece kurşun atıklarıyla gündemdeydi. Haberde özetle; “…Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Tic A.Ş.ye ait Gaziemir’de kurulu bulunan kurşun üreten fabrika atıklarını arazisindeki toprağa gömdüğünün ortaya çıktığı,toprak altındaki atıklar zehir kusmaya başladığı, Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK)’nun alandaki ilk radyasyon tespitini 2007 yılında yaptığını, raporlara göre, radyasyonun fabrikanın nükleer santrallerde kullanılan nükleer çubukların eritilmesiyle oluştuğu, bu maddelerin Türkiye’ye yasal girişinin olmadığı, raporların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı, Gaziemir Belediyesi’ne bildirildiği..” anlatılmaktaydı. Haberin devamında “…ilk olarak 3 Nisan 2007’de TAEK tarafından fabrikada radyasyonlu cüruf (atık) gömülü alan tespit edildiği, 17 Haziran 2008’de Çevre ve Orman Müdürlüğü bir depoda 200 ton atık tespit ettiği, atıkların bertaraf edilmek üzere gönderilmesinin istendiği, denetçilerin Temmuz 2008’de tekrar fabrikaya gittiğinde 180 ton tehlikeli atık daha bulduğu…” belirtilmekteydi.
Haberin yayınlanması üzerine, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü Arif Ali Cangı imzası ile İzmir Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu, ardından meslek odaları ve yurttaşlar da başvurular yaptılar, Cumhuriyet Sancılığının bir yıllık soruşturma sonunda Sayın Mahkemenizde 2014/13 Esas sayılı dava dosyası ile “çevreyi kasten kirletmek”ten kamu davası açıldı. Bu dava dosyası 2008 yılından beri devam eden 2013/321 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirildi.
Sayın Savcı mütalaasında sadece 2008 yılında açılan dava dosyasındaki olayları ve delilleri dikkate almıştır, onları da eksik ve yanlış değerlendirmiş, suçu oluşturan eylemleri yanlış nitelendirmişti
Oysa; var olan tehlikeli atıkların üstüne, fabrika sahasında 2007 yılında radyoaktif atık olduğu da tespit edilmiştir.
Dosyada pek çok bilgi olmakla birlikte, kısaca dava dosyasında bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Hukuk Müşavirliği’nin gönderdiği bilgi notuna göre;
Fabrika atıklarını taşıyan Aslan Avcı Döküm San.Tic.A.Ş.’ye ait bir aracın 16 Nisan 2007 tarihinde İZAYDAŞ tesisi girişinde sabit radyasyon ölçüm cihazının alarm vermesi üzerine atıklarda nükleer bulaşık olduğu ortaya çıkmıştır.
Fabrikada 19-20 Nisan 2007 tarihinde yapılan incelemede cürufun bulunduğu depolama sahasında doğal seviyelerin üzerinde radyasyon ölçülmüştür.
30 Nisan – 1 Mayıs 2007 tarihleri arasında 6 aydır atık depolarında bekletilen ve İZAYDAŞ’a gönderilecek yaklaşık 1.100 ton cüruf üzerinde yapılan ölçümlerde doğal radyasyon seviyesinin üzerinde artışlar tespit edilmiştir.
14-16 Mayıs 2008 tarihleri arasında fabrika sahasında yapılan ölçümlerde, yine radyoaktivite bulaşmış malzemeler tespit edilmiştir.
22-23 Mayıs 2008 tarihlerinde Fabrika sahasından alınan numunelerin analizinde numunelerin 2 tanesinde radyoaktiviteye rastlanmıştır.
16-21 Haziran 2008 tarihleri arasında fabrika bahçesinden alınan numunelerden bir tanesinde radyoaktivite bulaşığı tespit edilmiştir.
Bu bilgi notu ve birleşen dosyadaki belge ve bilgilere göre; alandaki radyoaktif kirliliğe dair daha hiç bir tespit olmamasına karşın 2007 yılından sonra radyoaktif kirlilik tespit edilmiştir.
Fabrikanın faaliyeti 2010 yılına kadar devam etmiştir. Dosyadaki delillere göre 2004 yılından sonra da çevreyi kirletme eylemi davam etmiştir.
Bu nedenle savcının mütalaası maddi gerçeklerle örtüşmemektedir.
2.) Fabrika sahasında kirlilik halen devam ediyor, dolayısıyla suç devam etmektedir.
Sanıkların eylemlerinden ortaya çıkan hukuka aykırı sonuç halen devam etmektedir. Dolayısıyla mütemadi (devam eden) bir suç söz konusudur. Yukarıda belirttiğimiz gibi 2004 yılından sonra da eylemler devam etmiş olduğu kanıtlanmış olmasının yanı sıra suç oluşturan eylemlerin doğurduğu hukuka aykırı sonuçlar halen devam etmektedir.
Birleşen 2014/13 Esas sayılı dava dosyasının soruşturma aşamasında dosyaya giren bilirkişi raporu ile kirliliğin devam ettiği bilimsel olarak tespit edilmiştir.
2-12 Haziran 2013 tarihleri arasında İzmir Valiliği Koordinasyonunda sondaj ve analizler yaptırıldı. Prof.Dr.Alper Baba’nın danışmanı olduğu 2013 tarihli rapora göre Haziran-Ağustos 2013 tarihlerinde Fabrika arazisinde yapılan çalışmalar sonucunda, alanda, yaklaşık olarak 10.125 m3 atık içerikli bir kirlenme tespit edildi, bu atıklarda Europium 152 (Eu-152) radyoaktif element ile birlikte toprakta kurşun, arsenik, çinko ve mangan gibi toksik elementler bulundu Söz edilen “GAZİEMİR İLÇESİ L18a3 PAFTA 49 ADA 12 PARSEL ve ÇEVRESİNDEKİ OLASI RADYOAKTİVİTELİ ATIKLARIN TESPİTİ ve YERALTISUYUNA ETKİSİNİN ETÜD EDİLMESİ” başlıklı rapordaki tespitler suçun oluştuğunun açık kanıtı niteliğindedir. Rapora göre, Haziran-Ağustos 2013 tarihlerinde Fabrika arazisinde yapılan çalışmalar sonucunda,
“…Alanda, yaklaşık olarak 10.125 m3 atık içerikli bir kirlenmenin var olduğu, söz konusu atıkta Europium 152 (Eu-152) radyoaktif element ile birlikte toprakta kurşun, arsenik, çinko ve mangan gibi toksik elementler bulunmuştur.
Yapılan incelemelerde alanındaki su kaynaklarında Europium 152 (Eu-152) kirliliğine ilişkin veri elde edilmemiştir. Ancak, alandaki su kaynaklarında yüksek konsantrasyonlara sahip arsenik, kurşun, demir ve mangan gibi elementler bulunmuştur.
Atık sahası içinde ve çevresinde açılan gözlem kuyularında atıkların alandaki sığ akiferlerde bulunan su kaynaklarını ciddi oranda etkilediği ve sularda yüksek konsantrasyonlarda ağır metallerin (Arsenik, Kurşun, Mangan ve Alüminyum gibi) olduğu görülmüştür. Atık sahası ve çevresinde açılmış bulunan gözlem kuyularında her dönem alınan su numunelerinde yüksek konsantrasyonlara sahip arsenik (As), kurşun (Pb), demir (Fe) ve mangan (Mn) değerleri ölçülmüştür. Özellikle atık sahasının önünde açılan gözlem kuyularından alınan sularda ölçülen toksik elementler hem ulusal hemde uluslararası standartları aşmıştır. Aynı zamanda gömülü olan atığın belirli kesimlerde toprağa sızdığı ve toprağa sızan kısımlarda ise ağır metal birikimi görülmüştür
Alanda rastgele depolanmış bulunan atık, yüksek konsantrasyonlara sahip toksik elementler içermektedir. Söz konusu bu atıklar hem toprak hem de su kaynaklarını ciddi anlamda kirletmektedir…”
3.) Bu davada; nükleer santral olmadan nükleer santral atığıyla çevreyi kirletme suçu yargılanmaktadır.
Dava dosyasına 12.05.2014 tarihli dilekçe ekinde sunmuş olduğumuz konunun uzmanı Prof.Dr. Hayrettin Kılıç’ın mütalaasında “Europium 152 (Eu-152) izotopların doğada bulunmayan, sadece nükleer reaktörlerde zincirleme fizyon(çekirdek bölünmesi) reaksiyonları sırasında nükleer yakıt demetlerinde ve kontrol çubuklarından yaratılan insan yapısı izotoplar olduğu, bu izotopun radyoaktif yarılanma ömrünün 13 yıl, beta partiküleri ve yüksek enerjide gama ışınları yayarak yaklaşık yüzyıl radyasyon yaymaya devam ettiği…” belirtilmektedir.
Dava dosyasına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK’in gönderdiği bilgi notuna göre; “son yıllarda çeşitli ülkelerde hurda metalin yeniden çevrimi sırasında radyoaktif kaynakların da ‘kaza ile’ yüksek fırınlara gönderilmesi, özellikle demir ve çelikte radyoaktif bulaşmaya yol açan sayısı gittikçe artan olayların meydana gelmesine neden olmuştur. Bureau of Internation Recycling (BIR) verilerine göre 1983-2009 yılları arasında 26 ülkede 113’ten fazla radyoaktif kaynak ergitme olayı meydana gelmiştir”. Bunun anlamı şudur; yasadışı uluslararası nükleer atık ticareti bütün dünya için, insanlık için yaşamsal bir tehdit olarak önümüzde duruyor.
Geçtiğimiz aylarda Aliağa’ya sökülmek için gelen Kuito adlı rafineri özelliği olan petrol tankerinin radyasyon ve tehlikeli atık içerdiğine dair ciddi iddialara rağmen kıyıya yanaşmasına ve sökümüne izin verilmesi, atıklar konusunda ülkemizin ne kadar güvensiz olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bu gerçekler karşısında görülen davada verilecek karar sağlıklı çevrede yaşama hakkının korunması alanında örnek oluşturacaktır.
Av.Arif Ali Cangı