Türkiye ve Dünyada Nükleer Enerji 2021 raporuna erişmek için tıklayınız
Çernobil Nükleer Santralı’nda meydana gelen patlamanın üzerinden tam 35 yıl geçti… Faciaya dönüşen kaza sonrası kaybedilen hayatlar, yok edilen çevre, insanlığa unutulmaz bir ders vermiş, kapitalizmin kar hırsıyla inşa ettiği santralların ne kadar tehlikeli olabileceği bizzat görülmüştür. Aradan geçen onca yıla rağmen radyasyon kaynaklı ölümlerin önüne hala geçilememiş, çevreyle ilgili yıkım tüm hızıyla devam etmiştir.
Ukrayna’nın başkenti Kiev yakınlarında kurulu Çernobil Nükleer Santralı’nın 4 numaralı reaktöründe26 Nisan 1986 tarihinde bir patlama yaşanmış; Hiroşima atom bombasının tam 10 katı etkiye neden olan patlama binlerce canlının ölümüne neden olmuş, milyonlarca canlıyı etkilemiştir. Dünyanın en korkunç çevre felaketlerinden biri yaşanırken, patlamanın yıkıcı etkileri ülkemizin de içinde bulunduğu 14 ülkede fazlasıyla kendini hissettirmiş, alınan önlemler yetersiz kalmıştır.
Felaketin ardından ikinci büyük kaza Japonya’da 2011 yılında Fukuşima Nükleer Santralı’nda meydana gelmiş, nükleer santralların çözüm değil, çaresizlik getirdiği bir kez daha görülmüştür.
Ülkemizde ise yaşanan facialara inat, 19 yıldır devam eden iktidarı boyunca kaderci bir yönetim anlayışıyla akıl ve bilimden uzak projelerini kendi ihtiyaçları ve direktifleri doğrultusunda devreye sokan AKP iktidarı, “her yatırımın risk barındırdığını ve bu riskin de göze alınabileceğini” savunarak, Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santralı projesi için Çernobil kazasının başlıca sorumlusu Rosatom ile masaya oturmuştur. Santralda meydana gelen zemin çatlakları ve ardı ardına yaşanan onca sorunu ciddiye almayan hükümet yetkilileri 3. ünitenin temelini atmış; “bir yetmez üç olsun” mantığıyla Sinop İnceburun ve Kırklareli İğneada’yı da hedefe koyarak ortak arayışına girmiştir.
Tüm karşı duruşlara rağmen, iktidara bağlı yandaş basın kuruluşlarının da büyük desteğiyle nükleer propagandaya hız verilmiştir. Çernobil’de binlerce kişinin ölümüne neden olan Rus Devlet Nükleer Şirketi Rosatom’un büyük hissedarı olduğu Akkuyu Nükleer A.Ş tarafından 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında, “ulusal” çocuk resim yarışması dahi düzenlenmiştir. Yabancı bir şirketin yapacağı yarışma ne kadar “ulusal” olabilirse, yarışma için seçilen “Akkuyu-Temiz Gelecek İçin Temiz Enerji” sloganı da o kadar inandırıcı olmuştur. Hafızalarımızla alay edilircesine yapılan bu algı operasyonu asla başarıya ulaşamayacaktır.
Kamu kaynaklarını, risk barındıran, atık sorunu çözülmemiş nükleer santrallara heba eden siyasi iktidar ne kadar gelişmiş bir teknolojiyle inşa edilirse edilsin bu teknolojinin hiçbir zaman güvenli olmayacağını, kurulduktan sonra çevreye vereceği tahribatı görmezden gelmektedir. Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda santralları inşa eden ülkelerle her an karşı karşıya gelebileceğimizi, santrallarda yaşanacak olası bir kazanın ya da düzenlenecek bir saldırının bedelini umursamamıştır.
Üstelik OHAL KHK’sı ile kurulan Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) kuruluş KHK’sı, Anayasa Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulunarak iptal edilirken, iktidar kural tanımaz tavrını sürdürmüş, son olarak AKP’li milletvekili Naci Bostancı’nın oğlu Afşin Burak Bostancı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Nükleer Enerji ve Uluslararası Projeler Genel Müdürlüğü’ne atanmıştır. Liyakata aykırı olan bu atama iktidarın nükleer enerjiye yaklaşımındaki ciddiyeti (!) ortaya koymuştur.
Ülkeye itibar kazandırmanın tek yolunu nükleer santralları nükleer silahlara geçişte bir araç olarak görerek, salgın koşullarında işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilen halka çıkış yolu olarak nükleer santralları sunan siyasi iktidar, her fırsatta gelişmiş ülkelerin nükleer başlıklı silahlara sahip olduğunu gerekçe gösterip, bu konuda çalışmalara başlandığına dikkat çekmiştir.
Siyasi iktidarın izlediği, bilimsel gerçeklerden uzak enerji politikaları, ülke çıkarları ile bağdaşmamakta, toplum beklentileri ve çözüm bekleyen sorunlara yanıt olamamaktadır.
Hangi gerekçeyle olursa olsun kalkınma anahtarı gibi sunulan hiçbir yatırımın, canlı yaşamından daha değerli olmadığını hatırlatıyor, Çernobil’in 35. yıldönümünde nükleer santrallar, nükleer silahlar ve Kanal İstanbul Projesi gibi kamuya yüksek ve önceliği olmayan maliyetler yükleyecek, yaşam ve çevre felaketi yaratacak projelerin derhal durdurulmasını istiyoruz.
Bizler, çocuklarımıza nükleer santral ve silahların olmadığı, barış ve huzur içinde kendilerine armağan edilen bayramlarda, aydınlık yarınları düşleyerek çizdikleri resimleri paylaşacakları bir ülke düşlüyoruz.
Kar odaklı, çevreyi ve canlıları yok edecek, yoksulluk, açlık, işsizlik ve küresel salgın karşısında çaresiz kalınan bir ortamda sermayeye kaynak aktarma temelinde projelendirilen bu yatırımların kitlesel cinayetlere neden olmasına asla izin vermeyeceğiz.
NKP Bileşenleri olarak; nükleer silahları topraklarımızda barındırarak ülkemizi ve komşu ülkeleri açık hedef haline getiren hükümetin, 7 Temmuz 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ezici çoğunlukla kabul edilen ve 22 Ocak 2021’de 50 ülkenin parlamentolarında onaylamaları ile yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasını bir an önce imzalamasını, ABD-NATO nükleer silahlarının acilen ülkemizden temizlenmesini talep ediyoruz. Son dönemde Ukrayna ve Rusya arasında tırmanan gerilimin her an Karadeniz’de sıcak çatışmaya döneceğini hatırlatarak, ülkemizin emperyalizmin savaş tuzaklarına “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesini hiçe sayarak feda edilmesini kabul etmiyoruz.
Nükleer santrallar, nükleer silahlar yaşantımızdan çıkartılana kadar mücadelemizin daha da büyüyerek, daha da güçlenerek devam edeceğini ilan ediyor, siyasi iktidarı ülke çıkarlarına, bilimsel gerçeklere ve toplumun bu konudaki isteklerine uygun davranmaya çağırıyoruz.
Kamusal hizmet anlayışından ödün vermeden, nükleer santralların barındırdığı riskler ve yaratacağı geri dönülmez tehlikelere karşı halkı yanıltmaya yönelik propagandalara yanıt olarak, Çernobil’in 35, Fukuşima’nın 10. yılında “Türkiye’de ve Dünyada Nükleer Enerji Raporu” hazırlanmıştır. Dünyada ve ülkemizde nükleer santral alanında yaşanan güncel gelişmeler doğrultusunda, ekonomik, sosyal, siyasi, teknik, hukuksal ve enerji boyutuyla bilimsel ve teknik saptamaların yer aldığı raporu, Çernobil’in yıl dönümünde basına ve kamuoyuna sunuyoruz.
Nükleere İnat Yaşasın Hayat!
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BİLEŞENLERİ
26 Nisan 2021