BASINA VE KAMUOYUNA
İzmir İli Gaziemir İlçesi Akçay Caddesi üzerinde etrafı konut alanları, okul ve ticarethanelerle çevrili bir alanda uzun yıllardır (1940 Yılından bu yana) faaliyet göstermiş olan; Aslan Avcı Döküm San. Ve Tic. A.Ş. tesis alanında, radyoaktif atıklar depolandığına dair, 2012 yılının Aralık ayında Radikal Gazetesinin haberi ile ortaya çıkan süreç, TMMOB İKK tarafından da ciddiyetle takip edilmektedir.
Aralık 2012 tarihinden itibaren Çevre Mühendisleri Odamız yürütücülüğünde takip edilen süreç kapsamında çeşitli basın açıklamaları gerçekleştirilmiş, konu ile ilgili cevaplanması gereken sorular ve sorunlar ortaya konmuş ve yetkililerden olayın bir an önce sonuçlandırılması talebi kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Bugün itibari ile gelinen noktada yapılan resmi başvurulara rağmen süreç ile ilgili tatmin edici bir gelişme yaşanmamış aksine olayın kapatılmaya ve zaman aşınıma uğrayarak kamuoyunun dikkatinin dağılmasını sağlamaya bırakılarak konu soğutulmuştur.
TAEK tarafından gerçekleştirilen açıklamalarda ise “Söz konusu tesis nükleer tesis veya radyasyon tesisi olmadığı gibi bünyesinde de radyoaktif kaynak kullanılarak faaliyette bulunulmamaktadır. Dolayısıyla, Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Ticaret A.Ş. faaliyetleri açısından 2690 sayılı TAEK Kanunu çerçevesinde TAEK’in lisansına, denetimine ve yaptırımlarına tabi değildir. İlaveten firmanın üretim faaliyetlerinde kullandığı hammaddeler ile üretmiş olduğu mamul maddeler nükleer veya radyoaktif maddeler olmayıp bu tür malzemelerin ithali, ihracı ve ticareti ile ilgili hususlar TAEK’in görev ve yetkisi çerçevesinde değildir.” Denilmiş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise yapılan açıklamalarda radyoaktif atıklar ile ilgili olarak TAEK in sorumlu olduğu bildirilmiştir.
Söz konusu atıkların içeriğinde tespit edilen nükleer reaksiyon sırasında kullanılan kontrol çubuklarının (EU152-154-155) varlığının TAEK raporlarında yer almasına rağmen siyasi iktidar tarafından “kimyasal atık” olarak tanımlanması ve kentimizde yaşanmakta olan felaketin ölçeğinin küçültülmeye çalışılması girişimleri ortadadır.
İncelemelerde malzemelerin ve cürufların Europium-152 ve EU-154 ile bulaşmış olduğu ve bu maddenin nükleer reaktörlerde kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu maddenin ülkemize nasıl girdiği ve radyoaktif malzeme bulaşmış atıkların külçe kurşun haline getirilerek nerelere satılmış olduğu belirsizdir. Ülkemize girişi yasak olan bu atığın kentimizin ortasında bir tesiste ortaya çıkması yasal olmayan yollarla yürütülen atık ticareti gerçeğini gündemimize getirmektedir.
Bu konu hakkında Valilik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı ve ilgili kamu kurumları bilgilendirilmiştir. Ancak hiçbir kamu kurumu bu konuda çözüm için herhangi bir adım atmamı, yetkili TAEK’de dahil, atıkların güvenli bir şekilde bertarafına ilişkin bir önlem aldırmamıştır.
İlgili firmanın 2007 yılından beri TAEK dahil, Çevre ve Orman Bakanlığı, İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Gaziemir Kaymakamlığı, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi ile Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi ile iletişimde olduğu ve anlaşılmaktadır. Firmanın arazisinin taşıdığı tehlike bilinmesine rağmen bilgiler kamu ile paylaşılmamış ve halk sağlığı açısından tutarlı bir politika yürütülememiştir. Tüm dünyaya sağlık vaad etme gayretindeki anlayış İzmir halkının EXPO yarışında sessiz kalmasını isteyebilmiştir.
Gaziemir Aslan Avcı Döküm San. Ve Tic. A.Ş. tesisi ile ilgili olarak 2007 yılından beri İşletmenin faaliyeti sonrası oluşan, Çevre ve Orman (Çevre ve Şehircilik) İl Müdürlüğü denetimleri ile tespit edilen, Türkiye’de bu konuda yetkili kurum olan TAEK tarafından durum tespitinin yapıldığı bilinen ve radyoaktivite içeren bu atıklara ilişkin olarak, bildirimlerin yapıldığı ancak geçen zaman içerisinde sürecin yürütülmediği görülmektedir. Bugün halen konu ile ilgili kamuoyu bilgilendirilmemiştir. Alanda kirlilik tespitine yönelik yapılması gereken çalışmalar ile ilgili bir veri bulunmadığı gibi var olan kirlilik toprak örtülerek kapatılmaya çalışılmakta ve kamuoyu yanıltılmaktadır.
2007 yılından beri yapılması gereken çalışmaların 2012 Aralık Ayı itibari ile bir gazete haberi sonucu başlamış olması, olayın vahametine rağmen 2012 Aralık ayından bugüne kadar geçen sürede ilgili makamların alan ile ilgili kirlilik tespitine yönelik çalışmaların ne aşamada olduğu, alanın rehabilitasyonu ile ilgili ne gibi çalışmalar yapılacağı, atığın nasıl bertaraf edileceği, bölge halkı ve tesiste çalışmış olan personel ile ilgili yapılan çalışmalar , radyoaktif atığın firmaya ve ülkemize ne şekilde giriş yaptığı gibi ana sorunlar ortada iken son günlerde basında yer alan arazinin satış talebi ile ilgili süreçler kaygılarımızı arttırmaktadır.
Türkiye’nin üçüncü büyük kentinde, şehrimizin göbeğinde yıllardır radyoaktif atıklarla birlikte yaşıyor olmamız, süreçten haberdar olan ilgili kurum ve kuruluşların gerekli sorumluluklarını yerine getirmemiş olmaları ve bu gerçeği bilmelerine rağmen bugüne kadar hiç bir işlem yapılmamış olması Ülkemizdeki çevre politikalarının, atık sorununun yönetilemediği gerçeğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Halkımızın uluslar arası anlaşmalara aykırı olarak, ülkemizdeki ilgili tüm yasalara aykırı olarak ticareti yapılan yasadışı nükleer atık malzemelerin gizlenmesi işlemlerinde kimlerin yer aldığını bilmeye hakkı vardır.
Yasak olmasına rağmen Nükleer atıkların ülkemize girişini kontrol edemeyen, yasadığı bir ticaretin kirli oyunlarına ortak olmuş bir anlayışın, kontrolü tamamen yabancı firmanın elinde olan ve tüm riski ülkemize bırakan sözleşmelerle Nükleer Santral kurdurma macerası durdurulmalıdır. Tüm bu yaşananlar sırasında kamu kuruluşlarının konunun gerektirdiği ciddiyetten uzak, bilime aykırı girişimleri herkesin malumudur.
Bu döküm fabrikasının yol açtığı radyoaktif atıkların bertarafında izlenmesi gerekli sürecin tamamlanmaması, TAEK’in radyoaktif atıklar konusunda yetkili tek kurum olmasına rağmen bertaraf konusunda yetersizliğini ortaya çıkmıştır. İşletmede ne kadar radyoaktif madde bulaşmış atık olduğu belirsizdir. Bu radyoaktif atıkların bertarafını sağlamayan ülkemizin Nükleer Santrale ne kadar hazır olduğu açıkça görülmektedir.
Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş, denetime tabii bir geri kazanım tesisinde bile bu olayın yaşanmış olması ve sürecin işleyişi ülkemizde diğer alanlarda neler yaşanıyor olabileceğini bizlere düşündürmektedir. Bütün bunlar ülkemizde sürdürülmeye çalışılan “Çevre Politikalarının” başarısız olduğunu göstermektedir.
Geçmiş yıllarda Tuzla’da, İkitellide, Karadeniz sahillerinde ortaya çıkan radyoaktif ve tehlikeli atıklar bugün İzmir’de ortaya çıkmıştır. Daha başka nerelerde ortaya çıkacağı sorusu belirsizdir… Ülkemiz atık çöplüğü değildir.
TMMOB İKK olarak konunun takipçisi olduğumuzu bir kez daha vurguluyor; süreçte yukarıda belirtilen ve benzeri bir çok sorunun cevaplanması için yetkili kurum ve kuruluşları kamuoyunu bilgilendirme ve bu süreçte görevini ihmal eden ilgili kurum ve kuruluşlar ile ilgili gerekli süreçlerin yürütülmesi için gereğinin yapılması çağrımızı tekrarlıyoruz.
Basına ve Kamuoyuna Saygıyla Duyurulur…