SİNOP’TA BASIN TOPLANTISINDA; NÜKLEER SANTRAL PROGRAMLARI İPTAL EDİLMELİDİR! DENİLDİ.

NÜKLEER SANTRAL PROGRAMLARI İPTAL EDİLMELİDİR!

Basınımızın değerli temsilcileri, Nükleer Karşıtı Platformun kongresi ve kongre öncesi hazırlıklarımızı izlemek üzere Sinop’tasınız. Hepiniz hoş geldiniz.

Bugün nükleerle geleceği karartılmak istenen ülkemizde, santralin kurulmak istendiği yerde, denizin üstünde yüzen kent Sinop’tayız.

Ve bugün 8 Mart. Kadınların özgürleşme mücadelesinin tarihinde önemli bir gün. Eşit ve özgür bir yaşam için Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Çevre direnişlerinde hep ön saflarda olan  kadınlar, hiç kuşkumuz yoktur ki, nükleer karşıtı mücadelenin de öncüsü olacaktır.

Doğal güzelliklerine tanıklık ettiğimiz Sinop, geçmişten günümüze, kendi doğasına ve çevresine sahip çıkan, bu mücadelesinde önemli birikimleri olan bir kentimizdir. Nükleer karşıtı mücadelede kitlesel direnişleri hâlâ hafızalarımızdadır. Gerze’de kurulmak istenen termik santrala karşı da onurlu direniş sergilemiştir. Sinop’ta, nükleer karşıtı yaz şenliğinde üç karanfilimizi, Öner’imizi, Soner’imizi ve Güneş’imizi  şehit verdik. Anıları mücadelemizde devam etmektedir.

Sevgili Basın Emekçileri,

Hepimizin bildiği gibi, 11 Mart 2011 tarihinde, Fukuşima’da nükleer kaza meydana geldi. Fukuşima nükleer santral  kazasının ardından 3 gün sonra  3 yıl geçmiş olacak.Ortaya çıkan manzara Fukuşima’ nın Çernobil’ den sonra yaşanan en büyük nükleer felaket olduğunu gösteriyor. Bu üç yıl içerisinde 160 bin insan evlerinden oldu, nükleer santral kalıntıları hala açık havada, milyonlarca ton atık su okyanusa karıştı, karışmaya devam ediyor. Milyonlarca ton atık tahliye bekliyor. Japonya Çevre Bakanlığına göre Fukuşima nükleer santralinin tamamen sökülmesinin 40-50 yılı bulacağı ve maliyetinin ise 900 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Japon halkının geleceği ipotek altındadır. Bunca şeye rağmen Japon hükümeti Türkiye, Hindistan ve Arap Emirliklerine nükleer endüstrisinin sonunun gelmediğini göstermek için nükleer santral ihraç etmeye devam etmektedir. Kendi halkına verdiği zararları ve yıkımları gözardı etmektedir.

Fukuşima kazasından sonra, “nükleer rönesans” dönemi sona ermiş, ülkeler nükleer programlarını askıya almış, güvenlik maliyetleri artan nükleer santrallere güven azalmıştır.

Ülkemizde ise, yaşanan kaza sonrasında, Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral programını gözden geçirerek askıya alması beklenirken, AKP hükümeti,   toplumla alay edercesine, kazanın yaşandığı ülke ile devletlerarsı ikili anlaşma yapmış, 2. santrali  programına aldığını duyurmuştur.

Nükleer santral kurma girişimleri 1 yetmez 2 tane, 2 de yetmez 3 tane anlayışıyla ülkemizi nükleer çöplük haline getirme çalışmalarını, şaşkınlıkla ve üzülerek tanıklık ediyoruz.Rusya ile yapılan devletlerarası ikili anlaşmayla Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santral yapma sevdası şimdi de Japonya ile yapılan devletlerarası ikili anlaşma ile Sinop’ta devam ettirilmek istenmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair İşbirliği Anlaşması 09 Ocak 2014 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi, girmesiyle de bir çok tartışmayı beraberinde getirdi. Anlaşmada yer alan uranyum zenginleştirme, nükleer yakıt üretimine izin veren maddeler hele hükümetin otoriter tavırlarının ve söylemlerinin arttığı bu günlerde nükleer silahlanmayla ilgili endişelere neden olmaktadır.

Ülkemiz hızla nükleer pazarına çevrilmektedir. Dünya ülkelerinin nükleer programlarını gözden geçirdiği bir dönemde,  AKP hükümetinin nükleer sevdasının ardında yatan gerekçeler bilinmemektedir.

 Ancak bu nükleer sevdadan nükleer çıkar çevreleri oldukça memnun görünmekte ve ülkemizdeki nükleer santral ihalelerini kapmak için yarışmaktadır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise, Devletlerarası İkili Anlaşmalar yoluyla nükleer santral kurma girişimlerinin Anayasa denetiminin dışında olmasıdır.  Nükleer santrallerin ikili anlaşmalar yoluyla yapılmak istenmesinin ikna edici bir tarafı bulunmamaktadır.

Şu  unutulmamalıdır; denetimsiz süreçler her türlü “yolsuzluk” zeminini oluşturmaktadır.

Sevgili basın emekçileri;

Daha nükleer santraller  kurulmamışken Gaziemir’de ve Köprübaşı’nda ölçülen radyasyon miktarıı, nükleer santral konusundaki endişelerimizi arttırmıştır.

Daha yeni Manisa’ nın Köprübaşı ilçesinde normalin 140 katı radyasyon ölçüldü,  Gediz nehri üzerinden Ege denizine ulaşmasına kesin gözüyle bakılıyor, İzmir’ in göbeğinde   Gaziemir de bir işletme kamu kurumlarının bilmelerine  rağmen   yıllarca toprağa radyoaktif atık gömüyor, toprak söylemese kimse ses çıkarmıyor. Böyle bir ortamda Akkuyu’ da ise taş ocağı çalışmaları adı altında santral alanında çalışma yürüten şirketin, taş ocağı için de ÇED raporu almadığı  ortaya çıkıyor. Santralin 1976 yılına ait yer lisansı ise 6 Aralık 2013 tarihinde TAEK tarafından daha yeni yenilendi. Görüldüğü üzere acelesi olan birileri bazı süreçleri bile gereksiz görüp işe koyulabiliyorlar.

Artık, yapılması gereken tek şey var: nükleer programlardan vazgeçmek! Daha santral kurulmadan suyumuza, toprağımıza karışan radyasyonun sorumlularının bulunması ve Nükleersiz bir Türkiye sağlanmasıdır.

Hükümet haklı tepki ve itirazlarımıza kulak tıkamakta, bildiğini okumaya devam etmektedir.

Ancak hatırlatmamız gerekiyor: Gezi’ den bu yana yaşananlar gösteriyor ki  “ ağacın intikamı “ kötü oluyor. Hükümet ‘ in gözünü boyayan beton uygarlığı,  kentleri yaşanmaz hale getirirken aynı zamanda halkına karşı örgütlenen devlet mekanizmasının zihniyeti oluyor.   Özgürlükleri rehin tutulan, sömürünün katmerleştiği,  yaşadığı çevreye yabancılaştırılmış insanlık isyan ediyor.

Bugün Karadeniz’ in kıyısında Çernobil nükleer santral kazasının etkilerinin , şehir kıyılarına bırakılan atık bidonlarının sonuçlarıyla mücadele eden Sinop halkıyla kurulmak istenen nükleer santrallere karşı dayanışma içinde olduğumuzu bildirmek için Türkiye’ nin bir çok kentinden buraya geldik. Ortak olduğumuz bir çok şey var. Bizler temiz bir çevrede , insanca yaşamak istiyoruz. Nükleer endüstrisi ülkesinden kovulanların kirli enerjilerini istemiyoruz.

Halkına yalan söyleyenlere inanmıyoruz.

Biz nükleere inat yaşasın hayat diyoruz.

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM

08.03.2014-Sinop

08.03.2014, cumartesi Balıkçılar Derneği Başkanı ile yapılan toplantıdan görüntüleri paylaşıyoruz…

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Scroll To Top