Enerji Bakanı’na açık mektup: Nükleer yanışlıktan vazgeçelim
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız’a Açık Mektup
Sayın Bakan,
Avrupa Birliği’nin 2007 de aldığı karar ve hedef olan “2020 ye kadar; 3 X 20”nin, ülkemiz için de müjdesini verdiğiniz konuşmanızda; “Enerji politikalarımızın başına üç tane 20’yi oturttuk. 2020’de ürettiğimiz enerji kaynaklarının en az yüzde 20’si yenilenebilir enerjiden oluşacak. Enerji üretiminden kaynaklı karbon ve sülfür salınımı mevcut salınımdan yüzde 20 daha az olacak ve yüzde 20 tasarruflu olacak”(1) diye belirtmiştiniz.
10 yıl sonra ulaşmamız gereken ve dünya ile hareket etmeye yönelik bu hedef; hepimizi heyecanlandırdı ve çok sevindirdi. Ancak bu açıklamanızdan bir ay sonra da, bu hedefle tamamen çelişen riskli bir “anlaşmaya” imza atıldı.
Nükleer santral; dışa bağımlılığı artırır.
Sayın Bakan, iki yanlış hiçbir zaman bir doğru yapmaz.
Kaynak çeşitliliğini artırmak, ucuz enerji, nükleer teknolojiyi öğrenmek, kalite kültürünü artırmak, dışa bağımlılığı azaltmak ve arz güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle, Rusya ile yapılan nükleer santral anlaşması; tam tersi daha fazla Rusya’ya bağlanmaya, arz güvenliğimizin daha da riskli hale gelmesine, cari açığımızın büyümesine yol açacaktır.
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’ın basında yer alan; “İlk defa nükleer enerjiyle ilgili yatırım yapıyoruz ve nükleer enerjide ilk yatırımımızı Rusya ile yapmamız çok manidardır” ve “Zaten Türkiye, doğalgaz ve petrol ihtiyacının yüzde 70’ini Rusya Federasyonu’ndan sağlıyor. Doğalgazda Mavi Akım Projemizi çok daha geliştirmekten yanayız. Eğer biz Samsun-Ceyhan’ı gerçekleştirebilirsek ki kararlıyız bu adımı atıyoruz, Dünyaya Ceyhan’dan açılma fırsatımız olacak.” şeklindeki açıklamaları da, kafaları iyice karıştırmaktadır. Çünkü; “Mavi Akım” anlaşmasında, 18 Kasım 2003’te 63 AKP’li milletvekilinin önergesi ile bir önceki hükümetin enerji bakanları, bürokratları; “yanlış ve usulsüz enerji politikaları uyguladıkları” gerekçesiyle Yüce Divan’da yargılanmışlardı.
Rusya’ya petrolde, %66; doğalgazda, %33 olan bağımlılığımız, nükleer enerji ile de, %10 artarak, toplamda yaklaşık; %80 civarında olacaktır. Ülkemizin; hem ticari hem de siyasi kaderi tümüyle Rusya’nın eline geçecektir.
Nükleer santral; “ihalesiz-rekabetsiz” yapılamaz.
Yaklaşık 40 yıldır yılan hikayesine dönen ve son kez Türkiye Elektrik Ticareti A.Ş.’nin (TETAŞ) nükleer santral ihalesinde yaşanan sorunları nedeniyle, maalesef şimdi kestirmeden ve çok hızlı bir şekilde “ihalesiz” çözülme yoluna gidilmektedir. Mersin Akkuyu’da yapılması plânlanan nükleer santral için, 13 firma şartname almasına rağmen, tek katılımcı olan JSC Atomstroyexport-JSC, Inter Rao ve Park Teknik’ten oluşan Rus-Türk şirketler Grubu’nun kazandığı ihalede; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Nükleer Santral İhalesi Yönetmeliği’nin 5. ve 10. maddeleri için yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Kurul, ayrıca Danıştay 13. Dairesi tarafından yönetmeliğin 7. maddesi için daha önce verilen yürütmenin durdurulması kararını da yerinde bulmuştur. Daha önce de, Rusya’nın kazandığı Tüpraş ve Erdoğan Saldırı Helikopterleri projelerinde de benzer şekilde iptaller söz konusu olmuştur.
Bu kez benzer iptaller olmasın diye Rusya ile nükleer santral konusu; devletlerarası anlaşmaya dönüştürülerek, Mayıs 2010 başında imzalanmıştır. Rusya’dan Atomstroyeksport, OAO Inter RAO EES ve Türkiye’den de Park Teknik’in oluşturduğu konsorsiyumun hayata geçireceği anlaşma çerçevesinde, Akkuyu’ya; AES-2006 model ve gücü; 4800 MWe olan nükleer enerji santralı kurulacaktır.
Nükleer santral; en pahalı elektriği üretir.
Mersin-Akkuyu’da inşa edilmesi planlanan Türkiye’nin ilk nükleer santralı için, 4800 MWe’lik santralın 2400 MWe kısmına; 15 yıllık elektrik alım garantisi öngörülmektedir. Rusya’nın tüm finansını karşılayacağı nükleer santral ile ilgili en kritik konulardan birisi de; elektrik alım fiyatlarıdır. 21 sentten (US Cent) başlayan müzakereler, bugüne kadar kilovatsaat başına; 15 sente ve en son; 12.35 sente kadar düşmüştür.
Yıllardır ülkemizde yazan-çizen-konuşan nükleerci akademisyenler ve bürokratlar, nükleer enerjinin en ucuz elektrik üreten kaynak olduğunu; kilovatsaatinin 2-3 sent olacağını belirterek, kamuoyunu inandırmaya çalıştılar. Rusya ile doğalgaz anlaşmasından sonra, 12.35 sent ile dünyanın en pahalı nükleer elektriğini kullanan tek ülke olma unvanını da ele geçirmiş olacağız. Dünyada en fazla kilovatsaatı; 6-7 sent civarında olan fiyat, neden ülkemizde yaklaşık; 2 katıdır?
Kaba bir hesapla:
15 yıllık alım garantisi süresince yarısı kamu, yarısı da özel sektör olmak üzere toplam Rusya’ya ödenecek elektrik bedeli, bugünün fiyatları ile;
4 800 000 kWe/h x 8 000 saat/yıl x 12.35 sent/kWh x 15 yıl = 71 milyar USD
60 yıllık uzatmalarla sağlanacak ömrü oyunca ise, yine parası bizden çıkan ve Rusya’ya ödenecek toplam bedel;
4 800 000 kWe/h x 8 000 saat/yıl x 12.35 sent/kWh x 60 yıl = 285 milyar USD
olacaktır.
Ayrıca santral maliyeti ve dolayısı ile elektrik maliyeti; Türkiye için çok pahalı olmaktadır. “4 bin 800 megavatlık nükleer santral için 20 milyar dolarlık bir yatırım maliyeti açıklanmıştır ki, bu Rusya‘nın aynı türde inşaatına başladığı santralların birim yatırım maliyetlerinin oldukça üzerindedir. Rusya‘nın Türkiye‘de sahip olacağı nükleer santralın birim yatırım maliyeti (kW başına) açıklamalara göre; 4 bin 166 dolardır. İnşa aşamasında olan Nizhegorod‘un birim kw inşaa yatırım maliyeti; 1958 dolar, 2008 ve 2009 yılında iki reaktör olarak inşasına başlanan Novovoronezh 2‘nin birim kw yatırım maliyeti; 2 bin 83 dolardır. 2008 yılında bir ünitesinin inşasına başlanmış olan ve ikinci ünitesinin inşasına da bu yıl başlanılan Leningrad 2‘nin birim kw yatırım maliyeti ise; 2 bin 417 dolardır. Bunlar içinde en yüksek yatırım maliyetinin söz konusu olduğu Leningrad 2‘yle karşılaştırıldığında, Türkiye‘de yapılacak nükleer santral yatırımı yüzde 72 daha pahalıdır. Nizhegorod‘a göre ise, Türkiye‘de yapılacak nükleer santral yatırımının pahalılık düzeyi; 2 katı aşmaktadır”(2).
Nükleer santral “anlaşması”; kamuoyuna açıklanmalıdır.
“Anlaşma”nın içeriği bilinmediği için; Yüzde yüz (%100) Rusya’nın yapacağı ve işleteceği nükleer santralın içinde; Türk mühendisleri-teknisyenleri-işçileri çalışacak mı, yoksa ithal kömür yakan yeni termik santrallarda çalışan Çinliler gibi, kendi ülkelerinden mi getirecekler? İncirlik üssü gibi mi olacak; Türk Hükümeti orada neler olup bittiğini bilebilecek mi, içeriye girebilecek mi? Oraya atıklar gömülecek mi, askeri bir üs olacak mı, TAEK devrede olacak mı? 15 yıllık alım garantisi bittikten sonra, fiyat eskalasyonu, neye göre olacak? Doğalgazdaki gibi, fiyatlar artırılırsa, düğmeye basılırsa bu bedel nasıl ödenecek? Bütün bu soruların cevapları, şimdiden net olarak bilinmelidir, kamuoyu ile (seçmenle) paylaşılmalıdır.
Nükleer santral; ülkemize teknoloji transferi sağlamayacaktır.
Nükleer santral, nükleer çekirdek sonrası, basit bir termik santraldır. Buhar üretir, buhar türbini ile elektrik jeneratörü döndürürsünüz. Yani önce termik santral yapma teknolojinizi geliştirmeniz lazım. Bunca yıl kömür yakan termik santral işlettik, bugüne kadar bir termik santral yaptık mı, yapabildik mi? Hepsi kötü teknoloji idi, eskidiler, çöplük oldular. Akkuyu nükleer santralı zaten; %100 yabancı malı olacak. En ucuz malzeme/ ekipman kısmını yurtiçi üreticilerine verecekler. Hali hazırda eski yerli ortak ta, nükleer anlaşmasında devreden çıkmış durumdadır.
Nükleer santral; enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü kesecektir.
Yaklaşık 3-4 yıldır, “yenilenebilir enerji kanunu”ndaki değişiklikler ve iyileştirmeler Meclis’te beklemektedir. Doğalgaz, nükleer ve ithal kömür anlaşmaları nedeni ile; “enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji” çalışmaları çok yavaş gitmektedir.
“Şu anda AB de yapılmakta olan tek nükleer santral OL3, Finlandiya yenilenebilir enerji endüstrisi üzerinde de bir felaket etkisi yaptı. Yeni bir reaktör inşa edilme kararı öncesinde Finlandiya yenilenebilir enerji endüstrisi gelişiyordu. Bugün, 2006 ile 2010 yılları arasında bu alana yapılacak yatırım kaynaklarının; %85’i OL3 tarafından kullanılmış olduğundan yenilenebilir enerji piyasası durgunluk yaşamaktadır”(3).
Ülkemizde resmi rakamlara göre; 10-20 milyar dolar arasında; sanayi-bina ve ulaşımda enerji verimliliği potansiyeli vardır. Yani önceliğimiz enerji verimliliği olursa, 15 yıl boyunca Rusya’ya verilecek olan 71 milyar dolar paranın, yalnızca yüzde 10 kadarını, enerji verimliliği çalışmalarının teşviği, kredisi, vergi indirimi, destekleri için kullanırsak; yılda en az 10 milyar dolar enerji tasarrufu-verimliliği sağlanabilir. Bu da yaklaşık; %20-25 oranında enerji ithalatının azalmasını ve dolayısı ile en az; 10 000 MWe eşdeğer kapasitede nükleer santral yatırımını da ortadan kaldırır. Yenilenebilir enerjiye yatırımlar yapabiliriz, bölgesel enerji modeline, akıllı şebeke yönetimine geçebiliriz. Böylece hem para ülkemizde kalır, enerji ve mali krizden kurtuluruz hem istihdam ve yan sanayi artarak bu konuda oluşan “know how”ı, diğer ülkelerde uygular ve sürdürülebilir bir gelecek ve kalkınma sağlayabiliriz.
ABD’deki Rocky Mountain Enstitüsü görevlilerinden Amory Lovins şöyle demektedir: “Elektrik verimliliğine yatırılan her dolar, nükleer enerjiye yatırılan her dolara göre, hem de herhangi bir zararlı yan etki olmaksızın yedi kat fazla karbondioksit bertaraf etmektedir.”
“Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Konseyi (EREC) DLR Enstitüsü’nden (Alman Uzay ve Havacılık Merkezi) 2050ye uzanan sürdürülebilir bir küresel senaryo hazırlamasını istedi. Buradan çıkan “Enerji [D]evrimi” planına göre, eğer bugün akıllı politika ve altyapı tercihleri yapılırsa, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği 2050’ye kadar enerji gereksiniminin yarısını karşılayarak, fosil yakıt kullanımını %30 azaltabilir. Bu senaryo CO2 salımlarında nükleer enerji olmadan da indirim elde etmenin mümkün olduğunu açıkça göstermektedir.
Yenilenebilir enerji ucuz bir seçenektir. Nükleer enerjinin bugünkü düzeyini iki katına çıkartmak için, emekliye ayrılacak santralları da dikkate alırsak 500 Gigawat (GW) yeni kurulu güç inşası gerekmektedir. Bu ise 4 trilyon ABD Dolarlık bir yatırım anlamına gelebilir. Yenilenebilir kaynaklardan aynı miktarda elektrik üretmek için (5,200 TWh / yıl), 1,750 Gwlık bir kurulu güç inşasına ve bugünkü yatırım maliyetleri ile 2.5 trilyon ABD Dolarlık bir yatırıma gerek vardır. Yenilenebilir enerjiye göre nükleer enerji kuruluş maliyeti %50 daha yüksektir ve bunun üzerine yakıt ve atık sorunları de ek maliyetler getirmektedir”(3).
Nükleer santral; Akkuyu’da yapılamaz.
Çünkü;
• 1976 yılında alınmış olan yer lisansı üzerinden tam 35 yıl geçmiştir. Lisansı verenlerden Prof. Dr. Tolga Yarman, artık bu lisansın geçersiz olduğunu, yeniden güncellenerek, bugünkü teknolojik ölçümler, koşul ve şartlara göre değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
• Bölge halkı ve Akkuyulular “atom santralı” istememektedir, halka rağmen, her şeye rağmen burada santral yapılamaz.
• Akdeniz’in hem suyu hem de iklimi giderek ısınmaktadır. Santralın verimliliği şimdiden azdır ve 15-30 sene sonra, iklim değişikliğinden dolayı artan sıcaklıklar nedeniyle tümüyle verimsizleşecektir.
• Ecemiş fay kuşağına çok yakındır ve risklidir. Akkuyu santral alanında zemin olarak sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir.
• Bölge tümüyle artık turizme ve tarıma yönelmiştir, nüfus çok artmıştır. Bir kaza anında, bölgenin tahliye imkanları azalmıştır.
• İran ve İsrail gibi nükleer silah peşinde olan ülkeler dışında, Suriye, Ürdün ve neredeyse tüm Ortadoğu ülkelerinde de, pandoranın kutusunu açtıracak bir yarışmayı tetikleyecektir.
Sayın Bakanım, bütün bu gerçekler ve kaygılar çerçevesinde, bu büyük “yanlışlıktan” döneceğinize inanıyorum.
En derin saygılarımla,
Kaynaklar:
(1) Enerji Bakanı Taner Yıldız, Schneider Electric’in Manisa OSB’deki Çevre Dostu Fabrikasının Açılışını Yaptı. [08/04/2010]. www.enerji.gov.tr
(2) EMO Basın Açıklaması, 08.05.2010
(3) Nükleer enerji: tehlikeli bir zaman kaybı, Greenpeace Raporu, www.greenpeace.org