MANŞETRaporlarSunumlar

DÜNYA NÜKLEER ENDÜSTRİ 2024 YILI DURUM RAPORU ANKARA’DA TANITILDI

Mülkiye Kültür Merkezi`ndeki etkinliğin açılış konuşmasını yapan EMO Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş, nükleer enerji konusunun 1970‘lerden beri tartışıldığını, tartışmaların başladığı ilk günden bu yana Elektrik Mühendisleri Odası`nın bu konudaki itirazlarını belirli başlıklarla kamuoyu ile paylaştığını dile getirdi. Ulutaş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Uzun yapım süreleri,  yapım ve üretilen enerjinin maliyetlerinin yüksek olması, devreye alındığında yaşanabilecek olası felaketler, olası bir nükleer kaza esnasındaki riskin büyüklüğü itirazlarımızın başlıca nedenleri. Dünya en son Fukuşima`da nükleer bir felaketle karşılaştı. Ukrayna Rusya savaşında nükleer santraller etrafında yaşanan çatışmaların büyük nükleer felaketlere yol açma riski ve temelde nükleer teknolojinin kendisinin barındırdığı riskler nedeniyle 1970ler‘den beri itirazlarımızı çeşitli etkinliklerle, raporlarla ve eylemlerle dile getiriyoruz. Oda olarak uzun dönemlerdir de Nükleer Karşıtı Platform`un sözcülüğünü ve sekretaryasını yürütüyoruz. AKP hükümeti şu an hala yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali ile bir adım attı ve gecikmeler yaşansa da çok uzun olmayan bir tarihte bu santralın devreye girmesi bekleniyor. Bizler de detaylarına çok hâkim olamamakla birlikte basında ve kamuoyunda paylaşıldığı kadarıyla, nükleer santrallerle ilgili itirazlarımızın tamamını barındıran bir proje olduğunu görüyoruz. Hem yapım süresinin uzunluğu hem de yapım maliyetinin yüksekliği, Türkiye açısından yabancı bir enerji kaynağı olması, yine yapımı esnasında yaşanan kazalar, temellerde meydana gelen çatlaklar, bunların ne şekilde giderildiğine dair kamuoyunu tatmin edici açıklamaların yapılmamış olması, yapı işçilerinin sefalet koşullarında çalışmaya zorlanması gibi gerekçeler; öte yandan da devreye girdiği an ticari hükümler açısından da ülkemizdeki enerji maliyetlerini yukarıya çekecek olması, Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili itirazlarımızın temelini oluşturuyor ve bunları defalarca kamuoyu ile paylaştık, paylaşmaya da devam ediyoruz.

Gördüğümüz kadarıyla Rusya ve diğer üçüncü partnerlerle Sinop‘ta ve Tekirdağ‘da nükleer santral projeleri hayata geçirilmeye çalışılıyor. Yol yakınken biz bütün toplumu uyarma görevimizi yerine getirerek nükleer santrallerden vazgeçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Nükleer lobinin Rusya Ukrayna savaşının neden olabileceği bir enerji krizini de hesaba katarak yeni bir atılım içerisinde farklı bir pazarlama stratejisi sergilediğini de görüyoruz. Hem nükleerin temiz bir teknoloji olduğu argümanını hem de Avrupa`nın doğalgaza bağımlılığını kullanarak Avrupa‘da kapatılan bazı nükleer santralleri tekrar devreye alma girişimleri olduğunu izliyoruz. Yine nükleer lobilerin kamuoyunda yaratmaya çalıştıkları algının bir parçası olarak SMR dediğimiz küçük nükleer reaktörlerin de teknik olarak tartışılmaya başlandığını görüyoruz. Küçük reaktörlerin  nükleer enerji alanında yeni bir teknoloji olduğu kabulüyle bir propaganda gerçekleştiriyorlar. Ayrıca yeni nesil teknolojilerin ve bunların ‘server`larının enerji ihtiyaçlarını karşılamak üzere böyle bir enerjiye ihtiyaç olduğu yönünde bir propaganda yapıldığını görüyoruz. Dolayısıyla bizim milli teknoloji hamlelerini ve dünya üzerindeki nükleer endüstriye ait gelişmeleri her zaman yakından takip etmemiz, kulak misafiri olmamız gerek. Bugün de bu konuyu bize açıklayacak en doğru isimle beraberiz.”

 

Konuşmasına nükleer santralların kurulu gücü ve küresel elektrik üretimindeki payını gösteren verilerle başlayan Mycle Schneider, küresel elektrik üretiminde nükleer santralların payının yüzde 9 seviyesine düştüğünü, bu rakamın 1996 yılında yüzde 17 olduğunu söyledi. Nükleer santral inşaatlarının yapım sürelerinin planlanandan çok daha uzun sürdüğüne dikkat çeken Schneider, bu konuda en iyi örnek gösterilebilecek Çin`de bile negatif öğrenme eğrisinin devreye girdiğini ve son yıllarda yapılan reaktörlerin planlanandan daha uzun sürdüğüne dikkat çekerek şunları söyledi: “Nükleer teknolojisi negatif öğrenme eğrisine sahip bir teknoloji. Teknolojide normalde üretim arttıkça maliyet düşer ama nükleerde tam tersi, üretim maliyeti düşürmüyor. Çin bu işlerde daha iyiydi ama orada bile negatif öğrenme eğrisi mevcut ve yapım süreleri uzuyor.”

Nükleer santral yapımında üç ülkenin tasarımlarının öne çıktığını belirten Schneider bunların Rusya, Fransa ve Çin tasarımları olduğuna belirterek, Çin`in ağırlıklı olarak evinde Rusya`nın ise başka ülkelerde nükleer reaktör yaptığını bu iki ülke şirketleri dışında çok az sayıda inşaat olduğuna dikkat çekti. Arjantin`deki küçük reaktör projesinin de durmasıyla Amerika`da yapımı süren bir tek nükleer reaktör inşaatı kalmadığını vurguladı. Bu noktada enerjinin bağımlılığı süreçlerine de bakmak gerekir diyen Schneider, “Dışa bağımlılıkta uranyum ithalatı, dönüştürme veya zenginleştirme başlıkları karşımıza çıkıyor. 2024 yılında nükleer yakıt elemanlarının Rusya`dan AB pazarına ithalatı 2023`e kıyasla iki katına çıkmış. Avrupa hala Sovyet tasarımları kullanmaya devam ettiği sürece Rusya teknolojisine ait yakıtları tüketmeye mecbur. Alternatif arayışlar var ancak henüz yeterli değil” dedi.

Nükleer santrallerin yapım aşamasının birçok değişken yüzünden tahminleri tutturamadığını anlatan Schneider: “Türkiye‘ye bakalım, ilk santral lisansı 1976`da alınmış Akkuyu için ama tahminler tutmuyor, santralin cumhuriyetin 100. yaşına yetişeceği duyurulmuştu ama mümkün olmadı, 101 dediler o da olmadı. Tahminleri etkileyen birçok etken var, mesela bu örnekte bunun en büyük sebebi çalışma koşulları, toplu zehirlenme vakaları ve kalite standardı sorunları olarak kamuoyuna yansıdı” dedi.

Çin dışında dünyada çok az nükleer reaktör yapıldığını belirten Schneider, “Yeni reaktör yapılmadığından mevcut reaktörlerin ortalama yaşı da artıyor. Dünyada rektörlerin ortalama yaşı 32 yıl, biyolojik organizmaları düşünelim, yenilenme yaşı düştükçe türün devamlılığı sıkıntıya düşer, nükleer enerji de böyle, verilerin bize gösterdiğine göre nesli tükenmeye doğru gidiyor, çünkü yaşlı ve eski bir teknoloji” açıklamasını yaptı.

SMR konusunda da “Small Mirracle Reactors-Küçük Mucize Reaktörler” olarak parlatılmaya çalışılan “Small Modular Reactors-Küçük Modüler Reaktörler”in aslında benzer teknoloji ürünleri olduğunu belirterek ekledi: “Küçük modüler reaktörler bir çare gibi sunuldu ama sadece iki tane yapılabildi, Sadece Çin`de ve Rusya`da, yani dünya üstünde sadece iki ülkede. Bunların da ne ürettiklerini bilmiyoruz Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı`na verdikleri bilgiler anlamlı değil.  Kapasite faktörleri (üretimleri) çok düşük. Bill Gates de başında kasket, elinde kürekle bir poz verdi, sanırsınız nükleer santralin yapımına başlandı. Bu akıllarında olduğu anlamına geliyor ancak başlandığı anlamına gelmiyor.”

Sunumunun sonunda yenilenebilir enerji seçenekleri ve nükleer enerji karşılaştırmalarına ilişkin bir projeksiyon sunan Schneider yenilenebilir enerji kaynaklarının 2020-2023 aralığında atak yapmış olduğunu belirtti. Son 15 yılda nükleer enerji maliyetleri yüzde 49 oranında artarken, güneş enerjisinin yüzde 83 oranında düştüğünü söyleyen Mycle Schneider, Çin`de 2023 yılında güneş enerjisinin elektrik üretiminde nükleer enerjiyi geçtiğine dikkat çekti. Uluslararası Enerji Ajansı seviyelendirilmiş enerji maliyetlerini inceleyen bir araştırmanın sonuçlarından da bahseden Schneider, “Batarya ile desteklenen yenilenebilir enerji santrallerinin nükleer ve fosil santrallerden ekonomik olarak daha avantajlı olduğunu gösteriyor” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir