Nükleerde zoraki ihale
Mersin ve Sinop’ta nükleer santral kurma girişimleri, Türkiye’nin AKP döneminde devam eden önemli tartışma konularından birisi oldu. Çernobil felaketinin 23. yıldönümünde yine Türkiye nükleer santral konusunu tartışmaktadır. Bu konuda Enerji Bakanı Hilmi Gülerin “Nükleer santral namus meselemiz oldu” biçiminde açıklamaları ise sürecin nasıl yürütüldüğüne dair traji-komik yaklaşımın özetini oluşturmaktadır.
AKP döneminde inatla yürütülen nükleer santral kurulumuna ilişkin yasa, yönetmelik, kriter oluşturma ve ihale süreci baştan sona “Ben yaptım oldu” anlayışın yansıtan belirsizlik, yetersizlik ve keyfi uygulamalarla doludur. Bilim adamları, meslek örgütleri ve nükleer mühendislerin daha yasa ve yönetmelik düzeyinde ortaya koyduğu itirazlar görmezden gelinirken, nükleer teknoloji iddiasıyla getirilen ölçütlerin yetersizliği de ihale süreci başlamadan ortaya konulmuştu.
Mevzuat alannda keyfiyete izin veren düzenlemelere ihale sürecinde yeni sorunlar eklenmiştir. Bu sorunlar öylesine boyuttadır ki ihalenin daha ilk aşmasında iptal gerekliliği ortaya çıkmıştır. 5710 sayılı Nükleer Yasa’da “Alınan tekliflerden, TAEK tarafından belirlenen ölçütleri karşıladığı TAEK tarafından belgelenen şirketlerin teklifleri yarışmaya sokulur, bu ölçütleri karşılamayan şirketlerin teklifleri yarışma dışı bırakılır” hükmünde açıkça görüldüğü gibi “tek bir teklif olması durumu” mevzuat kapsamı dışındadır. Ancak teklifler olması durumunda yarışma sürecinin başlatılması gerekmektedir. Süreci düzenleyen yönetmeliğe bakıldığında ise 3. zarfa ilişkin değerlendirme sürecinde tek bir şirketle ihale sürecinin devamın sağlayacak herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi tersine kapalı zarf usulüyle tekliflerin yarışmasından söz edilmektedir. Nükleer ihale için özel olarak hazırlanan mevzuata göre tek firmayla farklı bir ihale usulü uygulanmasına imkan olmadığı gibi fiyat teklif aşamasında da fiyatın revize edilmesine olanak yoktur. Yönetmeliğe göre teklifler alındıktan sonra ihale sürecinde herhangi bir değişikliğe gidilmesi söz konusu dahi olamaz. İhale şartnamesine bakıldığında da yasa ve yönetmelik düzeyindeki ihalenin iptalini gerektiren düzenlemeler yinelenmektedir. Şartnamede yer alan
“Komisyon tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, Yarışma’da en uygun teklifi veren istekli belirlenir”
hükmü de tek bir firma ile ihalenin yapılamayacağın gözler önüne sermektedir.
Mevzuattaki düzenlemeye rağmen tek katılımcıyla adına yarışma denilen ihale süreci devam ettirilmiş ve TAEK’e ikinci zarf gönderilmiş, teknoloji kriterlerine de TAEK tarafından uygunluk belgesi verilmiştir. TAEK’in belirlediği ölçütler dahi tartışmalı konumda bulunurken, Rus teknolojisi de pek çok açıdan kamuoyunda tartışılır olmuştur. İhaleye katılan konsorsiyumun ana şirketinin Rus olması, enerji alannda Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığı açısından da ayrıca tartışma yaratmıştır. Enerji alannda bir yıl sonrasının plann dahi yapamayan Enerji Bakanlığı, 15 yıl sonra devreye girecek nükleer santral hayalini Türkiye’nin enerji sorunlarının çözümü gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Mevcut
kaynakların kullanımına bakıldığında ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynaklar özel sektör inisiyatifinde değerlendirilmemeye mahkum edilirken, nükleer santral için kamu kaynaklarıyla teşvikli, alım garantili bir yapı tesis edilmeye çalışılması derin bir çelişki oluşturmaktadır. Bu çelişki, tek katılımcının fiyat zarfının açılmasıyla kimsenin ihaleyi savunamayacağı bir düzeyde su yüzüne çıkmıştır.
İhalede fiyat kargaşası
İhalede tek katılımcı olan JSC Atomstroyexport-JSC Inter Rao-Park Teknik Ortak Girişim Grubu’nun 19 Ocak 2009 tarihinde açılan fiyat zarfından çıkan nükleer santraldan üretilecek elektriğin kilovat saat başına 15 yıl boyunca 21.16 ABD Dolar/sent üzerinden satış teklifi başta nükleeri savunan AKP’nin enerji bürokrasisi olmak üzere hemen her kesimi şok etmiştir. Firmanın teklifinin kabul edilmesi durumunda kamu kaynaklarından 15 yıl boyunca 86.4 milyar dolar para ödenmiş olacaktır.
Yasa ve yönetmeliğe göre firmanın teklifini değiştirmesi mümkün olmadığı gibi şartnamede de ikinci bir teklifin söz konusu olamayacağına ilişkin çok sayıda hüküm bulunmaktadır. Buna karşı firmanın ilk teklifi ile revize teklifi arasındaki fiyat uçurumu da teklifin ne ölçüde haksız ve abartılı olduğunu, nükleer santralla elektrik üretiminin ucuz değil pahalı bir enerji kaynağı olarak tercih edilemeyeceğini gözler önüne sermektedir.
Mersin’de kurulması planlanan 4 bin 800 megavat (MW) kurulu güçteki santral yatırımında, Rus Firması önderliğindeki Ortak Girişim Grubu, alım garantisi verilen 15 yıllık dönemde 415.5 milyar kilovat saat elektrik üretmeyi taahhüt etmiştir.
Rus Atomstroyexport-Inter RAO-Park Teknik Konsorsiyumu’nun verdiği fiyat teklifi açılırken, firmanın fiyatın revize eden ikinci bir teklifi de sunması sürecin usulsüzlüğünü gösteren yeni bir örnek olmuştur. Ortaklığa ait zarfın açılmasının hemen ardından bir açıklama yapılarak, şirketin yeni bir fiyat teklifini TETAŞ’a ilettiği ve buna ait dilekçenin TETAŞ’n evrak kaydına girdiği açıklanmıştır. İhale şartnamesine göre TETAŞ’n,
“isteklilerle fiyat pazarlığı yapması ve revize teklif alması” mümkün olmamasına rağmen Enerji Bakan Hilmi Güler önce revize teklifin ihale şartnamesine uygun olduğunu ve değerlendirmeye alınacağın duyurmuştur. Ardından da revize teklifin verilmesinin yarattığı tartışmalar üzerine Bakan Güler’in ikinci bir açıklama yaparak, “dedikodu ve tartışmalara yol açmaması için” revize fiyat zarfını firmaya iade ettiklerini belirtmesi; nükleer santral gibi yüksek teknoloji içeren hassas bir konuda daha işin başında nasıl gecekondu çözümlere yönelindiğinin görülmesi açısından son derece çarpıcı olmuştur. Ardından firmanın ikinci bir revize teklifi açık olarak kuruma ilettiği bilgisi kamuoyuna duyurulmuştur.
Yapılan çelişkili açıklamalarda önce firmanın yeni bir teklif sunduğu ve İhale Komisyonu’nun da yaklaşık yüzde 30 düzeyinde indirilen bu fiyatı değerlendirmeye aldığı açıklanmış, daha sonra da komisyonunun çalışmaların en geç Şubat ayının sonunda bitireceği ve uygun görülmesi durumunda da değerlendirme sonucunun Mart ayı içinde Bakanlar Kurulu’na sunulacağı belirtilmiştir. Bu açıklamalar ve yaşanan süreç, mevzuata aykırı olduğu açık olmasına rağmen İhale Komisyonu üzerinde revize fiyatın değerlendirmeye alınmasını sağlamaya yönelik baskılar olduğunu düşündürmektedir. Nisan ayı ortası itibarıyla henüz süreç tamamlanmazken, İhale Komisyonu’nun görüşünü oluşturmasının ardından ilgili mevzuat gereği TETAŞ Yönetim Kurulu’nun onayıyla nükleer santral bulmacasının Bakanlar Kurulu’nun önüne gelmesi öngörülmüştür.
İkinci teklif yasal değil
Yasa ve yönetmeliğe göre firmanın teklifini değiştirmesi mümkün olmadığı gibi şartnamede de ikinci bir teklifin söz konusu olamayacağına ilişkin çok sayıda hüküm bulunmaktadır:
“- Yarışma komisyonunun talebi üzerine İdare, tekliflerin incelenmesi, karşılaştırılması ve değerlendirilmesinde yararlanmak üzere net olmayan hususlarla ilgili isteklilerden tekliflerini açıklamalarını isteyebilir. Bu açıklama, hiçbir şekilde teklif fiyatında değişiklik yapılması veya Yarışma dokümanında yer alan şartlara uygun olmayan tekliflerin uygun hale getirilmesi amacıyla istenilemez ve bu sonucu doğuracak şekilde kullanılamaz.
– Bu yarışma için alternatif teklif verilemez. Ön koşul ve karşı şart taşıyan teklifler değerlendirmeye alınmayacaktır.
-Teklif alma saatinden sonra gelen teklif, değişiklik ve iptaller dikkate alınmayacaktır.”
Şartnamede yasak davranış ve fiiller kapsamında “Yarışmada kendisi veya başkaları adına doğrudan veya dolaylı olarak, asaleten yada vekaleten birden fazla teklif vermek” sayılmaktadır.
Sonuçta, yasal olarak başka teklif alınması mümkün değildir. Yani şartnameye göre teklif değiştirilemez. Buna karşı firmanın ilk teklifi ile revize teklifi arasındaki fiyat uçurumu da teklifin ne ölçüde haksız ve abartılı olduğunu, nükleer santralla elektrik üretiminin ucuz değil pahalı bir enerji kaynağı olarak tercih edilemeyeceğini gözler önüne sermektedir. Buna karşın serbestleşme ve özelleştirme uygulamalarıyla yaratılan sanal elektrik piyasası ortamında yükseltilen fiyatlarla pahalı nükleer santrallarna da geçit sağlanmaya çalışılmaktadır. TETAŞ’n özel sektörden elektrik alımına yönelik yaptığı ihalede kabul edilebilir olarak belirlenen tavan fiyatın nükleer santral ihalesinde ortaya çıkan fiyata yakın olması, Rusların nükleer santral için verdiği 21.16 sentlik fiyat teklifini kamuoyunda aklama operasyonu olarak değerlendirilmiştir. Bu şekilde 1 kilovat saat elektrik satışı için 19.5-28 kuruş arasında değişen fiyat tekliflerinin geldiği elektrik alım ihalesi iptal edilirken, böylece nükleer ihaledeki revize teklif fiyatının değerlendirmeye alınmasına yönelik bir zorlama yapıldığı düşünülmektedir.
Yaşanan sürecin takipçisi olmayı bırakmayan nükleer karşıtları, nükleer santral ihalesinde mevzuata aykırı günü birlik arayışlar karşısında yetkililerin işlediği nükleer suçlara karşı daha fazla sessiz kalmayarak toplumsal sorumluluk bilinci ile başta Mersin, Sinop, İstanbul, Tarsus, İskenderun olmak üzere bulundukları tüm yaşam alanlarından savcılıklara suç duyurusunda bulunmuşlardır.
AKP Hükümeti, acil çözüm bekleyen enerji alanında nükleer santrala kilitlenmiş; Türkiye’nin 3 değerli yılını heba etmiştir. Daha fazla bu sürecin uzamaması, nükleer santral karşıtlarına kulak verilmesi, en azından ihale sürecindeki hukuka ve kamu yararına aykırı gelişmelerin kabul edilerek ihalenin ivedi olarak iptali gerekmektedir.