2025BASIN AÇIKLAMALARIMANŞET

HİROŞİMA KATLİAMININ 80. YIL DÖNÜMÜNDE, NÜKLEER TEHLİKESİZ BİR GELECEK İÇİN HEP BİRLİKTE!

İnsan hakları, katliamlar ve savaş suçları bağlamında sicili bozuk ABD barbarlığının, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atmasının 80. yıl dönümündeyiz. İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’nın sonuna doğru, Amerika Birleşik Devletleri, emperyalist hegemonyası için, 6 Ağustos 1945 günü Hiroşima’ya attığı 4 ton ağırlığında ve 15 kiloton etkisindeki atom bombası ile en az 70.000 kişiyi öldürmüş, bir o kadar insanı da yaralamıştır. Üç gün sonra Nagazaki’ye atılan 21 kilotonluk atom bombasıyla da 74.000 kişi ölmüş ve 75.000 kişi yaralanmıştır. İlk anda yaşanan ölümler dışında yaralılardan da hayatını kaybedenler olmuş, 1945 yılı sonuna kadar toplamda yaklaşık 200.000 kişi insanlığın gördüğü bu en korkunç kitlesel imha silahıyla katledilmiştir. Bombalarla her iki şehir tamamen tahrip edilmiş, doğal çevrede yaşam olanaksız hale gelirken, radyoaktivite yıllar boyu yaşamı tehdit etmiş, hayatta kalabilen insanlardan yüz binlercesi sakatlıklar, yanıklar, sistemik hastalıklar ve kanserlerle yaşamlarını sonlandırmıştır. Böylesi bir felaketin bir daha yaşanmaması, kazananı olmayacak nükleer savaşla insanlık ve doğanın yok olmasının önlenmesi ve nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılması hedefi için nükleer karşıtları, barışseverler, bilim insanları, aydınlar ve uzmanlar on yıllardır mücadele etmektedirler.

ABD tarafından 80 yıl önce şişesinden çıkan “nükleer cin”, 1979 yılında Three Miles Island, 1986 yılında Çernobil, 2011 yılında Fukuşima’da, güvenli olduğu iddia edilen nükleer güç santrallerinde felaketin diğer adı oldu. Ucuz, sonsuz, risksiz savlarıyla dayatılan nükleer güç santralleri, bu savların sahiplerini defalarca yanıltmasına karşın, nükleer lobilerinin ve nükleercilerin yüzü hiç kızarmadı. Nükleer karşıtlarınca uzun zamandır dile getirilen, “nükleer santrallar asimetrik saldırı aracıdır, yani tehdittir” sözüne de kulak asılmadı. Ancak, emperyalizmin dünya kaynaklarına el koymak için NATO aracılığıyla yürüttüğü istikrarsızlaştırma savaşları sırasında, Zaporijya santraline geçen yıl drone saldırısı yapıldı, bu yıl ise destek ünitesi bombalandı. ABD Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çerçevesinde, Orta-Doğu ülkelerine uygulanan istikrarsızlaştırma operasyonlarıyla, özellikle Suriye ve Gazze’de, insanlık için utanç oluşturan katliamlar ve sosyal felaketler yaşandı. ABD tarafından desteklenen ve nükleer silahlara sahip İsrail ile İran arasındaki savaş ise, son bir yıl içinde nükleer tehlikeyi defalarca gündeme getirdi ve bu nedenle yaşanan teknolojik savaşta onlarca insan hayatını kaybetti.

NKP ve nükleere karşı diğer kuruluşlar, bilim insanları, nükleer silahların yalnızca bazı ülkeler için değil, dünya ölçüsünde bütün ülkeler için yasaklanması gerektiğini defalarca dile getirmişlerdir. Nükleer santrallerin de, nükleer silahların öncülleri olarak, kaza veya sızıntı durumunda kontrol edilemeyen radyasyon yayılımları ile insan hayatına ve doğal hayata karşı kabul edilemez olumsuz etkileri artık iyi bilinmektedir. Özellikle son bir yıldır, gerek Orta Avrupa’da Ukrayna-Rusya, gerekse Orta Doğu’da İran-İsrail arasında süren savaşta, olası bir nükleer felaketten etkilenme alanında bulunan geniş coğrafyadaki halklar, ciddi endişe ve korku yaşamaktadır. Hangi nedenle olursa olsun, hiçbir ülke siyasetçisinin halklara bu denli sorumsuzca davranma ve tehdit oluşturma hakkı yoktur. Günümüz dünyasında bir ülkenin insani gelişmişliğinin başta gelen ölçüsü, toplumunun ve yönetiminin dünya halklarına ve doğal hayata karşı gösterdiği saygıdır. Yöneticileri bu saygıyı gösteremeyen ülkeler, etik olarak gelişmiş kabul edilemez.

Nükleer silahlar, bütün dünyada, kimyasal ve biyolojik silahların yanı sıra, kitlesel kırım silahı olarak kabul edilmektedir. “Kitlesel imha silahı var” diye, gerçek dışı beyan ve iddialarla başka ülkelere “operasyon” yapanların, öncelikle kendi kitlesel kırım silahlarını imha etmeleri gerekir. Dünyanın, nükleer silahlarla yok olma tehdidinden kurtarılması, bölge ve dünya barışının sağlanması ve barış ortamının korunması için yıllar süren çabalar sonucunda, 2017 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması ezici bir çoğunlukla kabul edilmiş ve 2021 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma, hükümet tarafından daha fazla vakit kaybedilmeden imzalanmalı ve TBMM gündemine alınarak onaylanmalıdır. Bölgemizi ve halkımızı tehdit eden, ülkemizdeki ABD-NATO nükleer silahları da derhal kaldırılmalıdır.

Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasını desteklemek ve bütün dünya ülkelerince kabulünü sağlamak üzere, Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya (ICAN – International Campaign to Abolish Nuclear Weapons) tarafından oluşturulan Şehirlerin Talebi hareketine, üye olan binlerce dünya kentinin yanında, Türkiye ve dünya kentlerine örnek olacak biçimde Fındıklı, Sinop ve Gerze Belediyeleri meclis kararlarıyla katılmışlardır. Hiroşima felaketinin yıl dönümünde, ülkemizin bütün yerel yönetimlerine, bu kampanyaya katılmaları çağrısını bir kez daha yineliyoruz.

Ülkemizde, inşaatı süren, hazırlıkları yapılan ve kararı henüz ilan edilmemesine karşın olasılığı kamuoyuna yansıyan birer, yani toplamda üç nükleer enerji santrali gündemdedir. Meclis denetiminden kaçırılarak fahiş fiyatla alım garantili anlaşma yapılan ve inşaatı süren Akkuyu santralinde üçüncü kez uzatma yapılmış, yönetim yolsuzlukları, yerli ortakların konsorsiyumdan çıkarılması, basına yansıyan iş kazaları ve son olarak çalışanların emeklerinin karşılığının ödenmemesi gibi olumsuzlukların listesi, daha santral tamamlanmadan kabarmıştır. Sinop NES için ise, Japon firmanın anlaşma yapmaktan vazgeçmesine karşın, önceki önerilen reaktör tipine göre hazırlanan ÇED raporu, şimdi tipi belirsiz bir reaktör için resmileştirilmeye çalışılmaktadır.

Gerek Orta Avrupa’da, gerekse Orta Doğuda yaşanan gerilimler ve nükleer tesislere saldırılar, nükleer santralların nasıl bir tehdit oluşturduğunu net bir şekilde göstermiştir. Akıl ve insanlık dışı kararlar alan ve toplumu siyaset dışı bırakan egemen sınıf yönetimlerinin sorumsuzluğuna karşı, insanlığın emekten yana örgütlü sesini daha gür ve net çıkarmaktan başka çaresi yoktur.

Hiroşima ne Nagazaki bombalarının 80. yılında, ülkemiz başta olmak üzere dünya kamuoyunu ve yöneticilerini barış ve silahsızlanma için sağduyuya ve sorumluluğa çağırıyor, kaynakların silahlanmaya değil, insanların beslenme, barınma, sağlık, eğitim, bilim, kültür, sanat gibi temel gereksinimlerine ayrılmasını, çevrenin yıkıcı etkileri yüzyıllar süren radyoaktif atıklardan korunmasını istiyoruz. Diğer yandan, nükleer santralların karbon-sıfır, tehlikesiz, kaynak sorunu olmadığını dile getirenlerin iddiaları tıpkı daha önceki ucuz, zorunlu, atık sorunu yok vb. iddiaları gibi asılsızdır.

İnsanlık tarihinin kara lekesi, acımasız, insanlık suçu saldırıyı bir kez daha lanetliyor, katliamda hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor ve tüm dünyayı nükleersiz bir gelecek için ortak tavır almaya çağırıyoruz.

 

Nükleer tehlikesiz bir gelecek, insanlığın en doğal hakkıdır!

ABD-NATO nükleer silahları derhal ülkemizden temizlensin!

Türkiye, zaman geçirmeden Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasını imzalasın!

Nükleere İnat, Yaşasın Hayat!

 

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BİLEŞENLERİ
6 Ağustos 2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir