ÇERNOBİL’İN 36. YILINDA NÜKLEERSİZ YAŞAMAK İSTİYORUZ!
Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Çernobil felaketinin 36. yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması yaptı. Nükleer santralların barındırdığı risklere vurgu yapılan açıklamada, insanlara, çevreye ve doğaya zarar veren yatırımlardan vazgeçilerek, kamusal politikaların acilen devreye sokulması çağrısında bulunuldu. “Nükleer santrallar ihtiyaç değil, küresel sermaye bağlantılı siyasi bir tercihtir. Devletin başta gelen görevlerinden birinin halkın güvenliğini sağlamak olduğu ve güvenli bir yaşam sürmenin de temel bir insan hakkı olduğu unutulmamalıdır” denilen açıklamanın tamamına yazımızın devamından ulaşabilirsiniz.
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI
ÇERNOBİL’İN 36. YILINDA NÜKLEERSİZ YAŞAMAK İSTİYORUZ!
Çernobil Nükleer Santral kazası, dünyanın en büyük nükleer felaketlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Binlerce canlı bu kazada hayatını kaybetmiş, etkileri nesiller boyunca süren nükleer kaza, insanlığa ve doğaya ihanetin simgesi haline gelmiştir.
Ukrayna’nın başkenti Kiev’e 110 kilometre uzaklıktaki Çernobil Nükleer Santralı’nın 4 numaralı reaktöründe 26 Nisan 1986 yılında yaşanan korkunç patlamayla; Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının yaydığı radyasyonun tam 200 katı toprağa, suya ve havaya karışmıştır. Radyasyon bulutları Finlandiya ve İsveç başta olmak üzere bölge ülkelerine ulaşmış, yapılan ölçümler sonucunda, insanlık, patlayan bir nükleer santralın yaydığı radyasyonun, sınırları aşarak nasıl ölüm saçtığına tanıklık etmiştir.
Çernobil’in ardından, nükleer teknolojiye olan güven yerle bir olmuştur. Çernobil’de işleyen son reaktör 2000 yılında kapatılmışsa da, çeşitli zamanlarda nükseden problemler nedeniyle santral insanlığın adeta kâbusu olmuştur.
Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya açtığı savaşın ilk günlerinde, Zaporijya nükleer santralı çevresinde süren çatışmalarla birlikte, sonuçları hesap edilmeden yanlış kararlarla kurulan santrallarla insanlık bir kez daha yüzleşmiştir. Savaş koşullarında nükleer santralların ve silahların canlılar için ne kadar büyük bir tehdit olduğu bir kez daha hatırlanmıştır.
Savaşın ilerleyen günlerinde Çernobil, Rus Ordusu tarafından işgal edilirken, savaşın acımasız koşullarında, akıl dışı biçimde hedef durumuna gelmiştir. Veri akışının durduğu santralda, güvenlik sistemine günlerce elektrik verilememiş, düzenlenen askeri operasyonlarda tamirat imkânsız hale gelmiştir. Santral çevresinde çıkan yangın ise günlerce söndürülemezken, radyasyon seviyesinde büyük artışlar yaşanmıştır. Hal böyle olunca, tehlike çanları yalnızca Ukrayna için değil, tüm dünya için yeniden çalmaya başlamıştır.
Nükleer santrallara alternatiflerin arandığı bir dönemde, küresel sermayenin oluşturduğu nükleer lobilerin kar hırsına hizmet eden akıl dışı politikalarını ülkemizde devreye sokan siyasi iktidar ise, sonu felaket getiren nükleer santral kurma gayretlerini, bilim insanlarının ve demokratik kamuoyunun uyarılarına karşın inatla sürdürmektedir. Mersin Akkuyu’da inşası devam eden ilk nükleer güç santralı, Çernobil’de milyonlarca insanın hayatının kararmış olması dikkate alınmadan, enerji alanında bağımlısı olduğumuz Rusya’ya inşa ettirilerek, bir enerji tekeline teslim edilmiş olmaktadır.
Yakıtı Rusya’dan karşılanacak, 60 yıllık işletme hakkı da Rusya’da olacak, 15 yıl boyunca üretilecek elektriğin yarısına 12,35 dolar sentlik alım garantisi verilen, zemininde çatlaklar meydana gelen, deprem fay hattı üzerinde kurulan santralın, faaliyete geçmesi için 2023 yılını işaret eden siyasi iktidar, ölüme meydan okurcasına, Çernobil’deki reaktörlerden daha büyük olan 4 reaktörün devreye alınacağını duyurmuştur.
Olası bir savaş, saldırı, patlama ya da sızıntı durumunda ne tür önlemlerin alınacağı, radyoaktif atıkların nerede depolanacağı, Rusya’nın uranyumu yakıta dönüştüren yakıt çubuklarını ülkemize satma kararı alması halinde bu yakıt çubuklarının ne olacağı gibi temel konularda mutlak cevaplanması gereken onlarca soru yanıt beklerken, siyasi iktidar, küresel sermaye bağlantılı hırsı ve inadı uğruna, canlıların ve doğanın başına gelebilecek en büyük cezayı reva görmektedir.
Milyonlarca yurttaşın yoksulluk ve açlığa mahkûm edildiği, yaşam ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı içinde bulunduğumuz böylesine zor dönemde, siyasi iktidar, halkın beklenti ve ihtiyaçlarına çözüm bulmak yerine, geçmişi ve performansı tartışmalı Rosatom’u da, olası facialar karşısında yükümlülükten kurtarmak için Nükleer Düzenleme Kanunu’nu çıkartmıştır. Nükleer felaket halinde bile enerji şirketlerini kollayacağını ilan etmiştir.
Sadece Mersin Akkuyu’da değil; Sinop İnceburun ve Kırklareli İğneada gibi Türkiye’nin en değerli ekolojik ve stratejik yerlerinde nükleer santral kurmak için çalışmalar da yürüten siyasi iktidar, Japon hükümetinin Sinop nükleer santral projesinden çekilmesiyle, aralarında Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya’nın da olduğu bazı ülkelere teklif götürmekten çekinmemiştir. Nükleer santral gibi son derece önemli ve kritik bir konuda sergilediği bu ısrarcı tutum şaşkınlık yaratırken, basit bir “tesis inşaatı” mantığıyla sergilediği akıl dışı yaklaşım ise, ancak nükleer kazayı tüp gaz patlaması ile mukayese eden bir zihniyetle açıklanabilir.
Sinop nükleer santral projesi için, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 2019 yılında ÇED olumlu kararı verilmesinin ardından, NKP Bileşenleri ve çok sayıda demokratik kitle örgütü bu kararı mahkemeye taşımıştır. Davanın karar duruşması 28 Mart 2022 tarihinde Samsun 3. İdare Mahkemesi’nde görülürken, mahkeme heyeti başta Sinop halkı olmak üzere kamuoyunun beklentilerini boşa çıkarmıştır. İnceleme süresi bile tamamlanmadan itirazı reddetmiştir. Bilirkişilerce hazırlanan ÇED raporunda yer alan 276 iptal gerekçesini yok sayan Mahkeme heyeti, siyasi bir karara imza atmıştır. Karar vicdanları sızlatırken, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı, yargı organlarının siyasi iktidarın amaçları ve beklentileri doğrultusunda kararlar verdiği bir kez daha görülmüştür.
Ülkemizin nükleer santrallara ihtiyacı yoktur. İnsanlara, çevreye ve doğaya zarar veren yatırımlardan vazgeçilmeli, kamusal politikalar acilen devreye sokulmalıdır.
İklim krizine, enerji talebine ve enerji yoksulluğuna çözüm olarak sunulan nükleer santrallar konusunda boş vaatlere son verilerek, felaket getirecek nükleer santral projeleri durdurulmalıdır.
Öte yandan; İncirlik’te konuşlandırılan, ülkemiz ve komşu ülkeler için büyük tehdit unsuru olan ABD-NATO nükleer silahları topraklarımızdan derhal arındırılmalı, Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması vakit kaybedilmeden imzalanmalıdır.
Çernobil faciasının yıl dönümünde, başta Mersin, Sinop, Kırklareli ve Adana olmak üzere bütün yerel yönetimleri, meclis kararlarını alarak ve demokratik toplum kuruluşlarıyla birlikte, bölgelerinde nükleer santral ve silahların barındırılmaması için girişimde bulunmaya, dünyada nükleer silahların ortadan kaldırılması kampanyasını yürüten ve Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’nı destekleyen binlerce şehrin taleplerine katılmaya çağırıyoruz. Nükleer Karşıtı Platform (NKP) üyesi uzmanlarımız ve gönüllülerimizle bu süreçte daima yanlarında olacağımızı vurgulamak istiyoruz.
Nükleer santrallar ihtiyaç değil, küresel sermaye bağlantılı siyasi bir tercihtir. Devletin başta gelen görevlerinden birinin halkın güvenliğini sağlamak olduğu ve güvenli bir yaşam sürmenin de temel bir insan hakkı olduğu unutulmamalıdır.
NKP Bileşenleri olarak; Çernobil’in 36. Yıl dönümünde nükleer santralsız ve silahsız bir dünyada; barış, güvenlik ve sağlık içinde yaşamak mümkün diyoruz. Nükleer santral ve silahlar hayatımızdan çıkartılana kadar, yaşam savunucularını mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.
Nükleere İnat Yaşasın Hayat!
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BİLEŞENLERİ
25 Nisan 2022